Hane halkını tatile gönderip tek başına kalan "Yaz bekârı" erkeklerin davranışını bilirsiniz: Çöpler halı altına süpürülür, kirliler sepette, bulaşıklar lavaboda yığılır... Evin hanımı dönüşte tatile gidip gideceğine bin pişman olur.
Türkiye de şu sıralar "Yaz bekârı"nın davranış kalıplarını sergiliyor; kirlileri, bulaşıkları 22 Temmuz'da sandıktan çıkacak 23'üncü dönem Meclis'ine ve o Meclis'ten çıkacak 60'ıncı hükümete bırakıyor.
Elektrik zammı? Seçime kadar daha bekleyiversin. (Ama açık öyle büyüdü ki, kesintilerin eli kulağında. Hatta İstanbul'da başladı bile.)
"Barajların dibi göründü, kesinti yapılmazsa büyük kentler bir süre sonra tümüyle susuz kalabilir" uyarılarına da tüm belediye başkanları "23 Temmuz'a kadar aklınızdan bile geçirmeyin" yanıtı veriyorlar.
Düşünün;
genelde Haziran'da başlaması gereken vergi denetimleri ile Emniyet ve Jandarma teşkilatlarındaki tayinler bile seçim sonrasına bırakıldı. Neden? Şu sıralar mükellefin üstüne gidilmesi siyaseten sakıncalı bulundu. Emniyet ve Jandarma'da ise güvenlik açısından tecrübeli elemanların bulundukları bölgelerde göreve devam etmeleri uygun görüldü.
Sepetin dibindekiler Üstelik bu örnekler devede kulak sayılır. Asıl kirliler sepetin dibinde: Bütçedeki seçim ekonomisi deliğinin ("Şimdilik" 11 milyar YTL'den söz ediliyor) kapatılması yeni hükümetin kucağına bırakılıyor. Dokunanı yakan sosyal güvenlik reformu da...
Listede daha partilerin
"En çok yalan seçimden önce, savaş sırasında ve av dönüşü söylenir" diyen Fransız devlet adamı George Benjamin Clemenceau'ya hak verdiren vaat yarışıyla kitlelerin çıtası iyice yükseltilmiş beklentileri var.
Daha güvenlik ve terörle mücadele var. Kuzey Irak var. Yaklaşan Kerkük referandumu var...
Daha cari açık var. (Devlet Bakanı Ali Babacan'ın uyarısını hatırlayın: "32 milyar dolara ulaşan açığı yabancı sermaye girişi ve özel sektörün dış borçlanmasıyla çevirebiliyoruz. Güven ortamında değişiklik olur, yabancı sermaye girişi yavaşlarsa ve borçlanmada vade kısalırsa, 200 kilometre hızla giden aracın önüne duvar çekilmiş olur. Araç da o duvara toslar. Aracın içindekilerin halini düşünmek bile istemiyorum!")
Zorlu bir sonbahar Türkiye'yi cumhurbaşkanı seçimindeki krizin benzerlerinden kurtarmak için şart olan siyasal reformlardan, hukuk reformundan, vergi reformundan hiç söz etmeyelim.
İşin tuhafı, dünya da bize "Yaz bekârı" muamelesi yapıyor ve sepetteki kirli çamaşırlara ya da lavabodaki bulaşıklara yenilerini ekliyor. Buyurun: ABD'deki Ermeni lobileri dün "Müjde"yi (!) verdi: 435 üyeli Temsilciler Meclisi'nde Ermeni karar tasarısına imza koyanların sayısı 218'e çıktı. Böylece gerekli çoğunluğa ulaşıldı. Lobi sözcülerinden Giro Manoyan
"Türkiye'deki seçimleri etkilememek için oylama sonbahara bırakılacak" dedi.
Fransa'nın AB Bakanı JeanPierre Jouyet iki başlığın açılmasını kabul etmelerinin nedenini,
"Türkiye'de seçim öncesi suyu bulandırmak istemiyoruz" diye açıkladı.
Yani sonbaharda bir de ABD ve Fransa derdi çıkacak. Ve bunlarla birlikte sokaktan yükselecek "İncirlik'i kapatalım", "Fransız mallarını boykot edelim", "AB ile müzakere masasından kalkalım" çağrıları...
Özetle yeni Meclis ve yeni hükümet tatilden dönen ev hanımı sendromunu yaşayacak.
Dileriz, yeni Meclis cumhurbaşkanı seçimini hemen ve kazasızbelasız sonuçlandırır. Bunca soruna bir de siyasal kaos, hatta vahim bir kriz eklenirse, imkânı yok altından kalkamayız.
Yayın tarihi: 1 Temmuz 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/07/01//safak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.