kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 24 Haziran 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

Yazarın üçkâğıtçısı makbul

Kaya GENÇ
Bu hafta vizyona giren Sahtekâr'da Richard Gere, herkesi kandıran bir yazar olan Clifford Irving'i canlandırıyor. Ama Irving türünün ne ilk ne de tek örneği.....
Richard Gere yeni filminde 70'li yıllarda uydurma bir Howard Hughes biyografisi yazarak, Amerika'daki herkesi kandırmayı beceren Clifford Irving isimli bir romancıyı canlandırıyor. Amerika'nın en büyük yayınevlerinden McGraw-Hill'i, münzevi milyarder Howard Hughes'un otobiyografisini yazmakla görevlendirdiği kişi olduğunu söyleyerek kandıran Irving, film boyunca ağzından çıkan yalanlara gittikçe daha çok gömülüyor. Bir anlamda Amerika'nın Sakıp Sabancı'sı olan Hughes'un hayat hikâyesini kendi sözleriyle dinlemek isteyen okurları Irving yalanlarında hiç açık vermemeyi başararak kandırıyor. İktidarda ise, yine yalancılığıyla ünlü bir politikacı olan Richard Nixon var.

TANRI ROLÜ
Amerika'da özellikle de gazetecilik dünyası Sahtekâr'ın anlattığı türden yalancı yazarlarla dolu. Çoğunun foyası en sonunda meydana çıkan bu gazetecilerden bazıları muhtemelen halen açık vermemeye çalışmakla meşguller. Peki bu sahtekâr gazetecilerin kafaları nasıl çalışıyor? Görevleri gerçek kişilerle gerçek mekânlarda gerçek olaylar hakkında konuşmak olan gazetecilerden hayal gücü daha gelişkin olanları, önce bir isim uyduruyor. Bu hayali ismin yaşayıp yaşamadığını kimsenin kontrol etmeyeceğini düşündükleri için bu kişiye istediklerini söyletebiliyor, manşete cuk oturan lafları kendi uydurdukları kişilerin ağzına yerleştiriyorlar. Bazen bir şirket, bazen bir otel, bazen de bir olay icat ediyorlar. Herkes gazetecilerin gerçekleri aktardığını düşündüğü için, sahtekâr gazeteciler bir anlamda tanrı rolü oynayıp gerçeği kendileri yaratıyor.

FİLM YILDIZI SAHTEKÂRLAR
Bu sahtekârlıkların en ünlüsünü 1998 yılında Amerika'nın en güvenilir ve havalı dergilerinden The New Republic'de çalışan Stephen Glass yaptı. 15 yaşındaki bir bilgisayar dehasının başından geçenleri anlatan yazısı baştan sona hayal ürünüydü. Glass'ın foyasını meydana çıkaran ise, kendi dergisinin editörü değil, Forbes'ta çalışan bir gazeteci oldu. Beş yıl sonra, dünyanın en saygın gazetesi kabul edilen The New York Times muhabirlerinden Jayson Blair'in sahtekârlık yaptığı ortaya çıktı. Gazetenin güvenilirliğine büyük zarar veren bu olayda, Blair hiç gitmediği yerlerdeki maceralarını ve hiç konuşmadığı kişilerin sözlerini yazmıştı. Foyası meydana çıktıktan sonra Blair gazeteden atıldı ve bir kişilik bozukluğuna sahip olduğunu söyleyerek tedavi görmeye başladı. Sonra da kendisi gibi ruhsal bozukluğu olan hastalar için terapi grupları düzenlemeye koyuldu.

BOZACININ ŞAHİDİ ŞIRACI
2003 yılında Stephen Glass'ın yaptığı sahtekârlığı anlatan Shattered Glass (Paramparça) filmi gösterime girdi ve Amerika'daki Esquire dergisi, hoşluk olsun diye, filmin eleştiri yazısını Jayson Blair'e sipariş etti. Ancak durum medya tarafından öğrenildiğinde gazetecilik etiği açısından Blair'i 'ödüllendiriyormuş' gibi görünen bu durum çok eleştirildi. Sonuç olarak Esquire siparişini iptal etti ve bu da medya tarihindeki hoş bir olay olarak kaldı. Sahtekâr'ın hikâyesini anlattığı Clifford Irving ise muhtemelen tüm sahtekârların atası sayılabilecek denli yetenekli bir yalancı. Söylediği yalanları başka yalanlarla desteklemekte tam bir usta olan Irving, 1958 yılında gözden ırak bir hayat yaşamaya başlayan ünlü milyarder Howard Hughes'un kendisine otobiyografisini yazdırmayı istediğini söyleyerek McGraw-Hill yayınevinden yüklü bir avans aldı. Hughes'un kimseyle görüşmemesi ve tuhaf hayat tarzı Irving'in işini kolaylaştırıyor gibiydi belki, ama bu hafta gösterime giren filmde de görebileceğiniz üzere, Irving yalan söyleme işini biraz fazla abartmıştı.
Haberin fotoğrafları