kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 24 Haziran 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
ASLI AYDINTAŞBAŞ

Amerika'yı bile böldük

Geçen hafta birkaç günlüğüne Washington'daydım ve çeşitli ortamlarda yapılan sohbet ve Türkiye konulu konferanslarda gördüm ki, biz Türkler Amerika'yı da bölmeyi başarmışız.
Yanlış duymadınız Türkiye'deki siyasi kutuplaşma ve son aylarda yaşanan Cumhurbaşkanlığı kavgası, ABD başkentinde Türkiye konusunda çalışan düşünce kuruluşu, diplomat ve gazetecileri iki kampa ayırmış. Bu cepheleşmeyi "AK Parti yanlıs-ıkarşıtı", "Demokrat Cumhuriyetçi", "Liberal Laik" ya da "Neo-Con Avrupacı" gibi farklı şekillerde tanımlayanlar var. Ancak gerçek şu ki Washington'daki tartışma, tıpkı Ankara'daki gibi, yalnız fikri değil, aynı zamanda duygusal bir atmosferde cereyan ediyor.
Washington'daki Türkiye tartışmasındaki son perde, Hudson Enstitüsü'ndeki senaryo çalışmaları ve bunu dünyaya duyuran Milliyet muhabiri Yasemin Çongar'ın haberi konusundaydı. Kimileri Hudson Enstitüsü'nün AK Parti karşıtı görüşleri nedeniyle haksız bir medya kampanyasına "kurban" edildiğini düşündü; kimileri ise haberi yazdığı için Genelkurmay'ın sert açıklamasına maruz kalan Çongar'ın haksızlığa uğradığını...

Reformlara vurgu
Washington'da Türkiye konusunda düşünce üreten kurumlardan Brookings Entitüsü, Wilson Center, German Marshall Fund gibi Demokrat Parti'ye yakın düşünce kuruluşları, son aylarda düzenledikleri konferanslarda Türkiye'de demokrasi ve AB sürecinin önemine vurgu yaparak, askerin rolüne mesafeli bakıyor. Son aylarda AK Parti temsilcilerinin de tercih ettiği adres haline gelen Brookings, geçen hafta
Egemen Bağış, Reha Denemeç ve Mevlut Çavuşoğlu'nu, aylar önce Abdullah Gül'ü ağırlamıştı. Ayrıca Brookings'de çalışmalarını sürdüren Ömer Taşpınar ya da Philip Gordon gibi tanınmış isimler, analizlerinde Türkiye'de son 4.5 yılda yapılan reformlara vurgu yapmaktan çekinmiyor.
German Marshall Fund'ın Türkiye temsilcisi Suat Kınıklıoğlu da AK Parti'den milletvekili adayı olmak için görevinden istifa etti. Araştırmacı Henri Barkey ve ABD'nin eski Ankara büyükelçisi Morton Abramowitz de son haftalarda askeri müdahaleye karşı AK Parti hükümetini savundu.
Buna karşın en son senaryo çalışmalarıyla gündeme gelen Hudson Enstitüsü, American Enterprise Enstitüsü ve Washington Enstitüsü gibi düşünce kuruluşları ise son dönem analizlerinde Türkiye'de laiklik kaygısını ön plana çıkıyor. Hudson Enstitüsü'nde Türkiye çalışmalarını yürüten Zeyno Baran, geçen yıl Newsweek dergisinde kaleme aldığı ve Türkiye'de darbe olabileceği yolundaki analiziyle AK Parti çevrelerinde büyük tepki almış, daha sonra Hudson'daki toplantıyla bu tepki büyümüştü.
Washington Enstitüsü'nde Türkiye konusunda çalışmalarını sürdüren Soner Çağaptay ise laiklik konusunda çıkan son kitabı ve bir yıldır yaptığı Türkiye analizleriyle AK parti hükümetini eleştirmekten çekinmeyen isimlerden.
Benzer bir şekilde "Yeşil Para" makalesiyle AK Parti önde gelenlerini hedef alan Michael Rubin ve Richard Perle gibi isimlerin çalıştığı ve Bush Hükümeti'nin şahin kanadına yakın olarak bilinen American Enterprise Enstitüsü de AK Parti hükümetiyle sıkıntılı bir süreç yaşıyor. Beş yıl önce Tayyip Erdoğan, iki yıl önce Kara Kuvvetleri Komutanı olarak Org. Yaşar Büyükanıt'ı ağırlayan kurum, son dönemde AK Parti Hükümeti'nin kara listesinde.

Hükümette de farklı sesler
Washington'da üst düzey bir yetkili "Düşünce kuruluşlarında olabilir ama buradaki hükümet içinde Türkiye konusunda iki ayrı kamp olduğu doğru değil" diyor. Ancak Türkiye gözlemcileri için yalnız düşünce kuruluşları değil ABD yönetiminin de iki kampa ayrılmış olduğunu görmek zor değil.
Son yıllarda sık sık dile getirilen bir gözlem, ABD Başkan Yardımcısı
Dick Cheney'in ekibi ve Pentagon'un askeri kanadının AK Parti Hükümeti'ne mesafeli; pragmatist eğilimleriyle tanınan Dışişleri Bakanlığı'nın ise "AK Parti'yle yakın ilişkilerden yana" olduğu şeklinde.
Ancak 27 Nisan muhtırasından bu yana yaşananlar, Washington'da kurumlar içinde bile farklılıkların olduğunu gözler önünde seriyor. Örneğin ABD Dışişleri Bakanlığı'nda bile Cumhurbaşkanlığı seçim süreciyle ilgili "AK Parti'ye sempatiyle bakanlar" ve "Askerle dengeyi gözetenler var" olarak iki farklı görüş belirmiş durumda. Abdullah Gül ile yakın dostluğu olan Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ve yakın ekibi, 27 Nisan sonrasında Türkiye'de demokratik sürece vurgu yaparak AK Parti'ye destek çıktı.
Ancak Avrupa'dan sorumlusu ABD Dışişleri Müsteşar Yardımcısı
Dan Fried, 27 Nisan bildirisi sonrasında "Türkiye'de taraf tutmayız" sözleriyle Washington'da Türkiye konusunda tarafsız kalmak isteyen bir başka ekolü temsil etmişti. Fried'in lafları, muhtıra sonrasında Washington'dan güçlü bir açıklama bekleyen AK Parti Hükümeti'ni hayal kırıklığına uğrattı.
Kamuoyunda da Türkiye ile ilgilenen kamuoyu çevrelerinde de kutuplaşma var. Örneğin muhafazakar eğilimli Washington Times gazetesi, Türkiye'de TSK çizgisine yakın, iki yıl önce "İslamofaşist" diye tanımladıkları AK Parti iktidarını çekinmeden eleştiriyor. Washington Post ve New York Times ise Türkiye'de demokrasi vurgusunu öne çıkarıyorlar.

ABD'nin seçim tahmini: "AK Parti yükselir"
Tüm bu ayrışmaya karşın ABD başkentinde seçim konusundaki tahminler, AK Parti'nin yüzde 35'in üzerinde oy alarak birinci parti olarak bundan sonraki hükümeti kurma görevini üstleneceği ihtimali üzerine yoğunlaşıyor. Üst düzey bir yetkili "Üç aşağı beş yukarı geçen seçimdeki puanını yakalar diye düşünüyorduk. Ancak Erdoğan'ın hazırladığı liste ve son dönemki tartışmalardan ortaya çıkan, bunun da üçbeş puan üzerinde oy alabileceği" diyor.
Washington'daki atmosfer bu.