Oyakbank'ı 2.7 milyar dolara almaya talip olan Hollanda'lı ING Bank'ın Türkiye macerası yeni değilmiş. 1997'de ülkemize gelmiş, 6 yıllık çalışmadan sonra 2003 ortasında faaliyetine son vermiş. Türkiye'de banka lisansı ve mevduat toplama yetkisi varken bunu tasfiye etmesinin ardından 4 yıl geçmesine karşılık geri dönüş için 2.7 milyar dolar vermeyi göze almış. Bu değişiklik ilginç.
Bankaların yabancıların eline geçmesini irdelediğimiz dünkü yazımızı
"Her sonuç bir neden haline gelir" sözüyle noktalamıştık. Yüzde 42'ye ulaşan yabancı payının, Ziraat ve Halk Bankası'nın özelleştirilmesi ile sıçrama yapması beklenebilir. Bankaların yabancılaşması veya küresel sermayeli hale gelmesi artık bir sonuç olarak karşımızda.
-
Zincirleme etki - Bunun yol açacağı gelişmeler ve yaratacağı yeni sonuçlar bugünkü yazı konumuz.
- Bir kere bankaların yanına, aracı kurumları, sigorta ve leasing sektörünü de koyduğumuzda
finansal sektörün ağırlıklı biçimde yabancı veya küresel sermayeli hale gelmesi, ekonominin diğer sektörlerine de bulaşır. Hatta finansal sektörle ilişkisi olan her alanı ve herkesi etkiler. Finansal sektörden başlayan yabancılaşma diğer sektörlerde hızlandırıcı etki yapar.
- Bankalarda reel sektör, şirketler, hane halkı ve kişiler hakkında
tam bir bilgi hazinesi var. Bu kuruluşlar kimin ne kadar geliri ve kazancı var, gideri ne kadar, serveti ne kadar, harcama eğilimi nasıl, tam olarak kişilerin ve kurumların finansal varlık rontgenine sahip. Bu bankaları alan küresel sermayeli bankalarda aynı bilgilere sahip olacaklar. Bu bilgiler şirket satın almalarda, Türkiye'ye ilişkin strateji belirlemede ve iş yapmada pekala kullanılacak.
- Yabancı veya
küresel sermayeli hale gelmesi bankaların davranışlarını da değiştirebilir. Verdiği hizmetler ve bunun karşılığında aldığı komisyonlar farklı olabilir.
Yabancılar bedeva hizmet vermez . Maliyetlerini hizmetlerine yansıtırlar. Hazine kağıtlarına yatırım yerine
kredi vermeyi ön plana çıkartabilirler. Burada da
eş, dost, akraba ilişkisi olmaz. Daha risk bazlı bir tavır ortaya koyarlar. Bütün bunları yaparken bankaların müşterilerine yansıyan davranışları da kısmen yabancılaşabilir.
- Ana sermayedar yabancı olduğu için
bankaların yurtdışı borçlanmaları bundan olumlu etkilenir. Banka riski veya ratingi yurtdışındaki ana banka ile eşitlenir. Daha ekonomik koşullarda ve büyük ölçekli kaynak bulabilirler. Bunu da yurt içinde kredi olarak kullandırabilirler. Sonuçta
bireyler ve hane halkının daha fazla borçlanması gündeme gelecek. - Ancak sermaye küresel sermaye olduğu için, Türkiye'den topladıkları fonları yurtdışında da değerlendirme yoluna gidebilirler. Fırsat neredeyse fonları oraya yöneltebilirler. Bunun yerli tasarruf sahibini ilgilendiren yönü ise
Türkiye'ye özgü yüksek reel faizin budanması olabilir. Artık mevduat faiz yarışlarını daha az görürüz.
- Küresel sermayeli bankalar
mevduat ve para sahibinin güvenini artırma yönünden pozitif katkı yapar. Yeni bir krizde bu banka batar mı kuşkusunu ortadan kaldırır veya azaltır. Bankaların küçük hissedarları da ana hissedar değişikliğinden olumlu etkilenir. Sahiplikteki bu değişiklik genelde bankaların piyasa değerini artırıyor.
- Yabancılaşma aynı zamanda ekonomi yönetiminin bankalar üzerindeki etkisini azaltır. Geriye yönelik vergi koyma, 'ihtiyaç var atın 250'şer milyon dolar' ya da "Hazine ihalesinden bono alın" türü yaklaşımlar artık söz konusu olamaz.
Devlet iç borçlanma senetlerinin en büyük müşterisi olan bankalar bu konumdan muhtemelen çıkar. Yerini yabancı yatırımcılar veya banka dışı yerli kesim alır. Yani devlet iç borçlanma senetlerinin alıcı tabanı da değişir.
-
Müteşebbis gücü - Bankacılıkta ve finansta sermayenin küresel olması, sadece bu sektörde değil genelde ekonomide iş yapma biçimlerini ve kuralları da küresel yapar.
Sermayedeki bu değişim finansal sektörle ilişkisi olan her alana ve herkese bulaşır. Ekonomiyi ve devleti yönetenlerden, şirketlere, vakıflara, derneklere, hane halkına ve bireylere kadar herkesi kapsar. Az veya çok, olumlu veya olumsuz etkiler, yeni sonuçlar yaratır.
Bunun lehimize mi yoksa aleyhimize mi olacağını şirket ve banka satışlarından elde edilen nakit sermayenin önümüzdeki dönemde kullanım etkinliği belirleyecek. Bankacılık ve finansta tıkanan yerli müteşebbis gücü kendine daha verimli çalışacağı yeni bir kulvar açabilir mi acaba? Bunun yanıtı şimdilik bende yok.
- Sonuç - "Bir şeyin arkasında durmazsan, önüne gelen her şeyin arkasından gidersin" Steve Bartkowski
Yayın tarihi: 22 Haziran 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/22//haber,5B66CF7585DC47709A5F9105989BF12C.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.