* Annem hastanede yatarken tomografiye gönderiliyor. Çekim yapılırken görevli odada yalnız bırakıyor ve ilaç deri altına kaçıyor. Annem bağırarak yardım istiyor, ancak yetkili kişi yan odada olduğundan geç fark ediyor. Annem gece saat 3'te fenalaşınca müdahale eden ortopedi doktoru, 'Ben müdahale etmeseydim, eli kangren olabilir ve kesilmeye kadar gidebilirdi' diyor. Biz de başhekimliğe şikayetimizi yaptık.
Damara yerleştirilen iğnenin yerinden çıkması ya da damarın delinmesi sonucu ilacın deri altına kaçması, sık karşılaşılan bir durumdur. Bu durum; işlemi yapan görevlinin özensiz, dikkatsiz iş yapmasından ve acemiliğinden veya ağrı, korku nedeniyle hastanın kolunu oynatmasından kaynaklanabilir. Damar dışına kaçan ilaç, dokuda ciddi hasara yol açabilen etken madde içeriyorsa, sonuç vahim olabilir. Bazı ilaçlarda ise hafif ağrı, şişlik ve renk değişikliği oluşup, bir süre sonra iyileşir. Ama ikinci durumda bile, hasta ağrı çeker. Hiçbir hekim veya hemşire yaptığı müdahaleyle ilgili olarak, bu tür bir sorunla yüzleşmeyi istemez. Ancak istememek yeterli değildir. Böyle bir olayın gelişebileceğini öngörerek; işini özenle yapması ve işlem sonrasında da açılan damar yolunun sağlıklı işleyip işlemediğini kontrol etmesi gerekir.
HASTA YALNIZ KALMAZ Ne var ki, kontrol sonrasında da sorun ortaya çıkabilir. Tomografi çekimi sırasında hastanın bulunduğu odada görevli olmaması, görevlilerin röntgen ışınından zarar görmemeleri içindir. Ancak hastanın yan odadaki görevli tarafından sürekli gözlenmesi ve konuşmalarının duyulması için uygun koşullar sağlanmış olmalıdır. Görevlilerin komutlarını da hasta duyabilmelidir. Yoksa odada tek başına kalmak, hastada psikolojik travmaya neden olabilir. Zaten hastaların çoğu, bu tür tıbbi işlemler sırasında korku yaşarlar. Dahası, böyle bir sorunla karşılaşıldığında; görevli kişi, hastaya bilgi vermeli ve zararın büyümesini engellemek amacıyla gereken tıbbi tedavinin yapılması için sorumlu hekime ulaşarak durumu bildirmelidir.
HEKİM SUİİSTİMALİ Okuyucumun aktardığı olayla ilgili yorum yapabilmek için araştırmak, taraflarla görüşmek gerekir. Zaten, şikayetini başhekimliğe yaptığı için gereken araştırma yapılacaktır. Ancak söz konusu olayda adı geçen meslektaşımın tavrı üzerinde birkaç söz söylemek istiyorum. Maalesef bazı hekimler, kendilerini hastasının gözünde daha değerli kılmak amacıyla meslektaşlarının hatalarını suiistimal edebiliyor. Müdahale ettiği olayın ne kadar büyük ve hayati öneme haiz olduğunu belirterek, hayat kurtarıcı kahraman rolü oynuyorlar. Bunu bir fırsat bilerek, hak ettiğinin ötesinde maddi/manevi kazanımlar elde etmeyi amaçlayabiliyorlar. Oysa, deontoloji (tıp meslek etiği) bunun tam aksini söylemektedir. Hekim; öncelikle hastasının zarar görmemesini sağlamalı, hem de mesleğinin saygınlığını korumalıdır. Bir hekimin hastaları ve kamuoyu karşısında zor duruma düşmesi ve eleştirilmesi başka hekimlere onur getirmez. Tam aksine, hekimlik hasebiyle hepimiz itibar yitiririz. Unutmayalım ki; hiçbir hekim hata yapmaktan korunmuş değildir. Hepimiz istemediğimiz bir komplikasyonla, mesleki kusurla (malpraktis) her an yüzleşebiliriz.
Yayın tarihi: 15 Haziran 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/15/gny/haber,22AC4FC847634E58844A28D455E86BB9.html
Tüm hakları saklıdır.