UT
yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder.
SMS:
?UT
Çengelli soru
Babasının elinden tutmuş küçük kız, dört bir yana asılmış, caminin sokağında ağaçlara, direklere gerilmiş iplerde dalgalanan yüzlerce bayrağa bakıp soruyordu:
"Bayram mı baba? Ne bayramı baba?"
İçeride bayrağa sarılı tabutunun içinde onun gibi iki küçük çocuğun gencecik babası yatıyordu.
Başka bir şehirde, başka bir camide üniversite çağında bir genç son yolculuktaki babasına selam duruyor, sonra küçük kardeşine sarılıp zaten çok acıyan kalbinden akan şefkatiyle onu teselli ediyordu.
"Ne bayramı baba?.."
Bu çocukların acısını, ülkenin çok yönlü, çok derin acı ve yaralarını, insanların üzüntü, öfkelerini, bireysel yahut "kitlesel" tepkileri olanları,
"siyaseten bayram" a çevirmek doğru mu?
"Ülkem ne olabilirdi, ne hale geldi, getirilmekte?" diyecekken, adeta bir akıl tutulması halinde, haklı tepki ve öfkelerle de olsa, toplu körleşmeye sürüklenmek, doğru mu?
Acı, tepki, nefretler arasında, çengel gibi asılı ve ucunda hepimizi sallayan şu temel sorunun cevabını meraktan uzağa düşüyoruz:
"Terör saldırıları, mayınlar, erden uzmana, astsubaydan subaya şehitler ne zaman çoğalmaya başladı? Neden böyle oldu?"
Bu sorunun, siyasi, idari, askeri, diplomatik izahları olmalı.
Oysa, bizatihi "maşalar" ın çekmek istediği yerlere, tahrik ve provokasyonun tüm mayınlarına basmaya sürüklenen, koşturan bir hal ve gidiş var.
"Bir süreden beri, neden böyle?"
Tabii, her şeyin cevabından o kadar eminiz, bildiklerimizin mutlak ve kesinliğine, şaşmazlığına o kadar adanmışız ki, hayatımızda pek fazla soru olmuyor.
Hep cevaplarımız var.
Hazır cevaplarımız var.
Hazırcevaplarımız var.
Konsantre olduğumuz konsantre cevaplar.
Dikkatimizin, kafamızın, aklımızın, duygularımızın dağılmasına gerek yok.
Hangi taraftaysak, nereye aitsek, onun cephaneliği, silahları, yol haritası var.
Kuşkuya, keşfe, yanılma ihtimallerine, yanılgıların üstüne gitmeye mahal yok.
Ama neden bir süreden beri böyle oldu?
Büyük depremle yıkılan, büyük ekonomik krizle hırpalanan,
"şehitler ile ölü ele geçirilen teröristlerin toplamı sayılan 30 bin ölü" ye mal olmuş terör ve terörle mücadeleden yaralı ve yorgun düşmüş bu ülkede, her şeye rağmen bir olgunlaşma, durulma, gülümseme, yüzünü ileriye dönme eğilimi vardı.
Onca acı ve sarsıntının içinden kardeşlik, barış, huzur ufuklarının ortaya çıkması ciddi ihtimaldi.
Bir sürü ideolojik, siyasi, kimliklere dair farklılığı da aşarak,
"savaş, işgal, düşmanlık karşıtlığı" nda büyük ölçüde birleşen ve Batı'yı şaşırtan, dünyada saygınlığı artan, ABD'de kimilerini şaşırtıp kimilerini ise kudurtan bir toplum iradesi ve bunun siyasi ifadesi vardı.
İfade özgürlüğünü, demokratikleşmeyi, hukuku hak sayan, ayıp saymayan (her kesimden) bir çoğunluk oluşmuştu.
Bu dalganın üstünde yükselen iktidar ile devletin diğer sivil ve askeri kurumları şu soruyu kendilerine de sormalılar:
Ne oldu da (yeniden) kasvetli, karamsar, acıyla yatıp öfkeyle kalkan bir ülke haline geldik? İçeride ne oldu? Dışarıda, dıştan ne oldu? Kuzey Irak böyle büyük bir sorunun ancak bir şıkkı olabilir.
"Maşa terör" de. Başka neler oldu, olmadı, olması veya olmaması için kurcalanıp durdu bu ülke?
Bu seçim dönemini, meydanlar ve kamusal tartışma imkanını, bu sorunun cevaplarını aramak, konuşmak, düşünmek için kullanmak, başka hiçbir temel sorunu, ufku konuşamaz hale gelişimizden sıyrılmak yerine; düşmanlık, birbirimizi boğazlama, savaş histerisi çoğaltarak geçirmek hakikaten çok, çok yazık olur!
Çocuklara sadece bugün değil, bir de gelecek lazım!
Yayın tarihi: 13 Haziran 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/13//haber,6DE03378FEFC4194A87E6585F1C53D98.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.