Son günlerde klasik merkez sağ partilerde yaşananları tek kelimeyle açıklamak gerçekten zor. Liderlerin hırsı desek yetmez. Güven bunalımı desek eksik kalır.
Liste savaşları diye açıklamaya kalksak doyurucu olmaz.
Birleşme kültürünün olmaması da anlamlı değil.
Mutlaka bunların tümünü de içine alan başka şeyler olması gerekiyor.
Acaba, artık soğuk savaş dönemi partileri ve politikacıları dönemi kapanıyor mu?
Elbette hala o döneme özgü başka partilerin var olduğu biliniyor.
Ama böyle bir sürecin başladığı da bir gerçek.
Sadece parti ve liderler düzeyinde değil, tek tek bireylerde de aynı dalgalanmayı görmek mümkün.
Kimin ne yaptığı, ne yapacağı ve nereye savrulacağı kestirilemiyor.
Bu açıdan en tipik örnek
Mehmet Ali Bayar...
En son Demokrat Parti'ye katılan
Bayar, birleşme sıkıntıları ortaya çıkınca partiyi ilk terk eden isimlerden biri oldu.
Ayrılık gerekçesi de ilginçti:
"Merkez sağda bütünleşme sürecinin ciddiyetsizlik, sorumsuzluk ve basiretsizlikle sonuçsuz bırakılması nedeniyle aday olmamaya karar verdim." Bu gerekçeleri okuyunca çok değil, bir ay önce yaşananları hatırladım.
O günlerde
Bayar ve
İlhan Kesici birlikte hareket ediyor ve hangi partiye geçecekleri ilgiyle izleniyordu.
Büyük olasılıkla, her ikisinin de Demokrat Parti çatısı altında bir araya geleceğine kesin gözüyle bakılıyordu.
Hatta kendileri bile bu doğrultuda demeçler veriyor, toplumun karşısına merkez sağda sinerji yaratacak
"mahşerin 4 atlısı" gibi el ele çıkılması gerektiğini söylüyorlardı.
Ancak akıllarında CHP hesabı da vardı.
Mayıs ayının ilk haftasında Ankara'da bir büroda buluşarak bu fikir üzerinde ayrıntılı konuştular.
O konuşmaların bir tanığı da
Lokman Kondakçı'ydı...
O gün
İlhan Kesici CHP'de olmaları gerektiğini anlatıyor,
Bayar ise onaylıyordu.
Hatta çok daha ileri giderek şöyle diyordu:
"Abi sen CHP'ye gidelim dersen gidelim, MHP'ye dersen gidelim. AKP'ye bile dersen gidelim. Ama Demokrat Parti'ye asla gitmem." Gerçekten çarpıcı sözlerdi bunlar. O görüşmeden birkaç gün sonra
Onur Öymen, Kesici'yi aradı. Bir akşam yemeğinde buluşma davetinde bulundu.
Kesici, bu yemeğe
Bayar'ın da katılması gerektiğini söyledi. Yemeğe
Mehmet Ali Bayar ve eşi de katıldı.
Güncel siyasi gelişmelerin konuşulduğu o gecede
Öymen ailesiyle
Bayar ailesinin samimiyeti dikkat çekiciydi. Daha önemlisi
Bayar, CHP'ye sıcak bakıyor,
Kesici ise temkinli davranıyordu. Yani CHP'liler açısından
Bayar'ın gelmesi daha büyük olasılıktı.
Ancak
Kesici de
Bayar da hala CHP'ye geçme konusunda karar vermemişti.
İşte ne olduysa o geceden birkaç gün sonra oldu.
Merkez sağın iki partisi, DYP ve Anavatan, birleşme kararını 14 Mayıs'ta açıklayacaklardı.
Toplantıya
Kesici de
Bayar da davetliydi.
Kesici, "yarım ağız" davet edildiğini ileri sürerek o toplantıya gitmedi, hatta anlatılanlara göre
Bayar'a da gitmemesi gerektiğini söyledi. O da bu yaklaşıma itiraz etmedi.
Ama 14 Mayıs günü geldiğinde tam tersini yaptı.
Bayar,
Kesici'yi de CHP'lileri de şaşırtarak o salona gitti.
Böylece iki siyasi aktörün yolları da ayrılmış oldu.
Kesici bir süre daha düşündü ve kararını verdi. Yeni adresi CHP'ydi.
Bayar ise Demokrat Parti'nin ön sıralarında hiçbir şey olmamış gibi yerini almıştı.
Sonra birleşme gerçekleşmeyince o sıraları ilk terk eden o oldu.
Terk ederken de geride kalanları
"Ciddiyetsizlik ve basiretsizlikle" suçladı.
Peki Türkiye'ye
"lider" olarak sunulan
Bayar'ın bu inişli çıkışlı siyasi tavrına ne diyeceğiz?
Çok mu
"ciddiyet ve basiret" var?
Görünen o ki, siyaset kabuk değiştiriyor. Buna uyanlar ayakta kalacak uymayanları da ya halk silecek ya da kendi yanlışları götürecek.
Yayın tarihi: 9 Haziran 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/09//haber,BA6B2A9C342541988280BE9AE464CEB4.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.