Geçen cuma tam öğle saatleri... Gazete binamızın ana kapısından çıkmak üzereyken Seray Sever ve Hıncal Uluç'a rastladım. Uluç, her zamanki gibi neşeliydi. Meğerse neşesinin nedeni Seray Sever'in onu yemeğe çıkarmak için çabalaması imiş. Uluç, 'Ben yazsam inanmazlar' diye de ekledi. Ülkenin en popüler kadınlarının öğle yemeğine çıkmak için zorladıkları bir erkek olarak keyif katsayısı yüksekti. Pazar günü, Tuba Ünsal'ın açıklamaları ile ilgili bir yazı yazdı. Yazının ana fikri şu cümle etrafında dolaşıyordu: 'Eşler arasında aşkı sonuna dek korumak istiyorsak ve tabii maddi koşulların el vermesi kaydı ile, tarafların ayrı evleri olmalı...' 'Aşk özlem demektir. En büyük kıstas özlemdir. Özlemiyorsanız aşk, meşk olmaz. Aşkın ölümü nasıl olur? Alışkanlığa dönüşerek....' Hıncal ağabey! Biz evleri işte biraz da bu nedenle ayırmaktan yana değiliz... Birlikte başladığımız hayatları, olgun çağlarımızda saçları beyazladıkça karizmatikleşen, Viagra ile sırtı yere gelmeyen (sizi tenzih ederim), 'çifti çubuğu yapmış' nazlı çiçeklerimiz, biriciklerimiz belki evleri ayırınca yokluğumuzu hissederler diye... Şaka bir yana, çamaşır makinesinde kirliler birbirine karışmadan, aynı i- Pod'da sevilen şarkılar potporisi olmadan evlilik olur mu? Yatağımın sol yanındaki yastığa kokusu sinmeli birtanemin. Eskiden; 'iyi günde kötü günde' diye başlardı, artık 'alışkanlıkta bıkkınlıkta, viagra günlerinde-azgın teke dönemlerinde' diye başlasa da evlilik aynı evde güzel be! Merakından çıldırmış not: Holy bugün Hıncal Ağabey'in evinin sultanı olsa neler olurdu? Seray Sever
Bugünkü Tüm Yazıları
Tabii Hıncal Uluç'un tuzu kuru!
Yayın tarihi: 5 Haziran 2007, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/05/gny/haber,D1878A8BD5E44BD5BCC1E8B559DE516E.html
Tüm hakları saklıdır.