kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 27 Mayıs 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

Almanya'nın kültürünü biz destekliyoruz

ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR
ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR
'Yaşamın Kıyısında' ile 'Altın Palmiye' yarışında ilk 5'e giren Fatih Akın: Alman kültürünü Türkler geliştiriyor. Bu gelişimi filmlerimde vurguluyorum. 'Duvara Karşı'da işçi olan kahramanlar bu filmde profesör oldular..
Fatih Akın, dünya alemin baştacı ettiği 'Duvara Karşı' ile Berlin'de büyük ödül Altın Ayı'yı kazandığında henüz 30 yaşındaydı. Köprünün altından çok sular geçmeden yani üç yıl sonra şimdi de yeni filmi 'Yaşamın Kıyısında' ile Cannes'da yarışıyor. Bu kez altı ayrı karakter ve ölüm teması üzerinden kuşaklar ve kültürler arası farklılıkları sorgularken, aslında dön dolaş aynı güneş altında hepimizin aynı olduğunu söylüyor. Önyargıları aşıp 'diğerini görmeyi' öneriyor.

BEKLENTİYLE GELMEDİM
'Duvara Karşı' gibi çarpmayan ama finalinde içinize oturan duygu yoğunluğuyla film, ölüm temasının hüznüne rağmen umut dolu. Çekimlerin son gününde Alman yapımcısı ve yakın arkadaşının ölümü; kuşkusuz genç sinemacının yaşamında ayrı bir dönüm noktası olmuş. 1 Mayıs'ta tetiklenen olaylar aracılığıyla Almanya ve Türkiye üzerinde köprü kurup, yaşama politik pencereden bakan Akın ile Cannes'da yaptığımız söyleşi de doğal olarak politik mevzular üzerinde yoğunlaştı.

* Dünyanın en önemli yönetmenleriyle yarıştasınız. Bu akşam için ödül beklentiniz nedir?
22'de bir. Yani yarışmada bulunan her bir film kadar şansım var bence. Tabii ki bir sinemacı olarak Cannes'ın yarışma bölümüne davet edildiğinizde, bir ödül umudunuz oluyor ama buraya 'İlle de ödül alacağım' beklentisiyle gelmedim.

JÜRİDEYKEN MUTLUYDUM
* İki yıl önce Cannes'ın jürisinde yer almıştınız. Şimdi yarışmacı olarak yer almak daha farklı değil mi?
Çok farklı ve daha zor. İki yıl önce günde üç film izliyordum, çok mutluydum. Burada jüri sistemini de anlamıştım ama yine de sonuçların nasıl olacağı konusunda kesin bir fikriniz olamıyor. Gerçi şimdi burada sinemaya başlama nedenim olan Martin Scorsese gibi bir ustayla tanışma heyecanı; yarışma telaşını biraz da olsa unutturdu bana. Sonuçları ben de heyecanla bekliyorum.

* 1 Mayıs günü başlayan film; politik olarak da çok önemli görüşlerinize tercüman oluyor. Bu arada Türkiye'dekilerin aksine Alman karakterlerde siyasi bilinç yok...
Evet, yok. Tabii ki Avrupa'da bazı sol hareketler de oluyor ama genellikle basında da yer aldığı gibi egzotik bir olay gibi değerlendiriliyor. Bir itirazda bulunsan bile hemen terör gözüyle bakılıyor. Almanya'da da durum böyle; mesela 22 Haziran'da toplamışlardı bizi hatırlarsanız. Ama özgürlük için savaşmak bir romantizmdir. Tabii ki bu Türkiye'de daha çok gerekli ve ön planda.

ARTIK PROFESÖR OLDULAR
* Filmde Alman (Hanna Schygulla) filmde, Türkiye'nin AB'ye girmesiyle her şeyin düzeleceğini söylüyor. Bu naif bir düşünce değil mi?
Ortada sömürgeci anlayış da var tabii ki. Mesela mahkemede sığınma isteyen Ayten'i Türkiye'ye geri gönderiyorlar. 'Madem onlar da Avrupa Birliği'ne girip bizim gibi olacaklar, o zaman geri gönderelim' diye düşünüyorlar. Bu da durumu görmemezlikten gelmeye dönüşüyor.

* O zaman filmdeki Avrupalı'nın o naif hali ciddi bir eleştiri değil mi?
Evet, o gözle de görülebilir. Olaylar, 'Türkiye AB'ye girsin ya da girmesin' basitliğinde değil tabii ki. Filmde izledikleriniz aslında benim de kafamda tartıştığım meseleler.

* Yeni kuşak Türkler, Almanya'da yeni bir enerji ve oluşum yaratıyorlar değil mi?
Sonuçta oranın kültürünü canlandıran, geliştiren biziz. Almanya'nın kültürünü destekleyenler artık Türkler. Küresellik bir yanıyla da bu. Tabii ki ırkçılık da var ama sonuçta Nejat'ın karakteri; sahiden yaşayan bir karakter. Bilim- kurgu örneği değil. Filmlerimde bu gelişimi de vurguluyorum zaten. 'Kısa ve Acısız'da kahramanlar hırsız, 'Duvara Karşı'da işçiler, 'Yaşamın Kıyısında'da ise artık profesör olmuşlar Fatih Akın, Esin Küçüktepepınar'a "Cannes'a ille de ödül alayım beklentisiyle gelmedim" dedi.
Haberin fotoğrafları