Robert Plant ile 10 dakika

Led Zeppelin'in efsanevi solisti diyeceğim ama yavan kaçacak. Robert Plant benim ve elbette sayısız müziksever için müziğin ABC'sidir. Müzik tarihinde Led Zeppelin diye bir grup varsa ve Stairway to Heaven'dan Black Dog'a onlarca şarkısı tarihe geçtiyse Robert Plant'in sesi ve tarzının bunda payı vardır. Bugün dünyanın en ünlü grupları ve en iyi müzisyenleri, rock şarkıcılığı konusunda ondan feyz almıştır. Şimdi grubu the Strange Sensation ile birlikte İstanbul Caz Festivali kapsamında, Emirates sponsorluğunda Türkiye'ye geliyor. Hemen not edin: 3 Temmuz'da BKM organizasyonuyla Antalya, 4 Temmuz İKSV organizasyonu ve İstanbul Caz Festivali kapsamında İstanbul, Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi. Ben kendisiyle bir süre önce Dubai'de verdiği bir konserde (Dubai Desert Rock Festivali), bir mini röportaj yaptım. 10 dakikayı biraz aşan sürede grubun gitaristi Justin Adams da yanımızdaydı.

- İstanbul konserinden ne hatırlıyorsunuz?
- Robert Plant: Konukseverlik çok güçlüydü. Aynı zamanda bizimle çalan grubu çok beğendik. Konseri açan grubu... Adları neydi?
- Nekropsi. - R.P: Çok vahşi, tüyler ürpertici bir müzikleri vardı. Rock ve farklı müzikleri bir araya getiriyorlardı.
- Bir keresinde bir röportajınızda The Strange Sensation için iyi bir garaj grubu demiştiniz. Biraz açıklar mısınız?
- Justin Adams: Aslında grup hayli güçlü müzisyenlerin kendi karakterlerini yansıttığı bir bütün.
- R.P: Techno, house. Evet gülme. Eski zaman techno'su...
- J.A: Herkes müzik konusunda olabildiğince açık ve müziği tutkuyla seven insanlar. 20'lerin blues'u da olabilir. Çöl müziği de...
- Biri Amerika'nın diğeri Doğu kültürünün geleneksel müzikleri. Bunları bir araya getirmenin özel bir formülü var mı?
- R.P: Aslında birbirlerine o kadar yakınlar ki... Aralarında çok güçlü bir ilişki var. Birlikte değerlendirdiğin zaman sanki biri diğerini tamamlıyor gibi. Zaten eğer elinde tek bir enstrümanla derdini anlatmaya çalışıyorsan aynı yerde buluşuyorsun. Bu ister 1930'larda bir blues gitaristi olsun, ister bir udi.
- Doğu müziklerine meraklısınız. Peki bu müziklerin metafizik arka planına yani dini öğelere nasıl yaklaşıyorsunuz?
- R.P: Kuran'ı dinlediğinizde -ki müthiş bir müzikalitesi var ve ciddi bir okuma becerisi gerektiriyoronun da belli nota dizilişlerinden oluştuğunu fark edebilirsiniz. Bu kesinlikle moderniteden etkilenmemiş bir şey. Kökleri dinlerden bile daha eskide.
- J.A: Aslında müziğin türü hiç fark etmiyor. Senin ruhuna hitap etmesi önemli. Doğal olarak müziğin köklerine indiğimizde metafizik temeller görüyoruz.
- Türkiye'den dinlediğiniz müzisyenler var mı?
- J.A: Çok fazla şey dinlemeye çalışıyorum. Son zamanlarda en beğendiğim Dertli Divani oldu.
- Fakat bu CD'leri nasıl ediniyorsunuz. Türkiye'den sizin için seçim yapan bir müzik gurusu mu var yoksa?
- J.A: Aslında Türkiye'yi baştan sona gezmiştim. 1981'de. Bütün Doğu'yu gördüm. Sağda solda takılıp bir sürü müzik dinledim. Bulduğum iyi şeyleri aldım. Şu İstanbul'daki müzisyenleri anlatan filmi görmüş müydün?
- Evet. Sanırım Fatih Akın'ın İstanbul Hatırası'ndan söz ediyorsun...
- J.A: Evet. Ben hâlâ izlemedim. Orada çok ilginç müzikler ve iyi müzisyenler olduğunu duydum.
- Kesinlikle. Size İstanbul'da bir tane hediye edeceğim.
- J.A: Vay, bu çok iyi olur.
- R.P: Bizi İstanbul'da gezdirmeye ne dersin?
- Bunu memnuniyetle yaparım.
- R.P: Ama bizi otantik ve gerçek yerlere götürmelisin. Geleneksel müzik dinleyebileceğimiz yerler...
- Elbette. Her türden değişik müzikler dinleyeceğiniz yerler var.
- J.A: Aslında ben Roman müziği yapılan bölgeyi merak ediyorum.
- Aslında bu tarzın en iyilerini dinleyebileceğiniz bir yer var: Keşan. İstanbul'a iki saatlik uzaklıkta. Orayı mutlaka görmelisiniz.
- J.A: Bunu çok isteriz.