Koreli Zen masteri (üstadı) Seung Sahn meditasyon konuşmalarına şöyle başlarmış. İzleyenlerin önünde eline aldığı bir ağaç dalını başının üstüne kaldırıp, sorarmış: "Bunu görüyor musunuz?" Uzun bir sessizlik... Meraklı bakışlar... Sonra dalı önündeki masaya hızla çarparmış. Dalın masaya çarpmasıyla çıkarttığı ses üzerine: "Bunu duyuyor musunuz?" Yine uzun sessizlik ve daha meraklı bakışlar... Ardından Seung Sahn, bu açılış gösterisinin ne olduğunu açıklamadan meditasyon ile ilgili konuşmasına başlarmış. Sonra mesaji yavaş yavaş netleşirmiş. Bu hayatı filozofileştirmeye, komplike düşünmeye gerek yok! Önemli olan hayatı basitleştirmek. Perspektifimizi limitleyen ön yargılardan uzak, sadece duyup, görebilmek... "Tabii ki görüyorum, elindeki dalı nereden buldu ki? Belki Kore'den gelirken getirmiştir" veya dalı masaya çarptığı zaman "Bizi sağır mı sanıyor, herhalde duyduk", "Offf masaya iyi geçirdi, o hızla o dal nasıl kırılmadı acaba?", "O masa çizik doludur herhalde..", "O dal ile ne yapmak istediğini ben anladım, acaba herkes anlamış mıdır?" Ne demek istediğimi anlatabiliyor muyum? "Görüyor musunuz?" Sadece gördüğümüz o kadar sınırlı ki... "Duyuyor musunuz?" Sadece duyduğumuz o kadar az ki... O dalı görmektense beynimizdeki konsepti görüyoruz. Yargılıyoruz, karşılaştırıyoruz, konuyu saptırıyoruz, sınıflandırıyoruz, ve hemen duygusal reaksiyon gösteriyoruz. Düşünceler, yorumlar, duygular, her türlü tecrübenin üzerine anında o kadar çabuk dökülüyor ki, hiçbir anı, tecrübeyi olduğu gibi yaşayamıyoruz. Bu tip anlar, bir sonraki anı da bulandırıyor, ve üst üste eklendikçe fark etmeden, otomatik bir şekilde düşünmeye ve hissetmeye programlanmış olarak yaşıyoruz. Aslında Seung Sahn; "Bunu duyuyor musunuz, görüyor musunuz?" dediğinde, düşünüldüğü kadar anlamsız bir şey yapmıyor. İnsanları düşüncenin bitmek bilmeyen senaryolarından uyanmaya, gerçeği netlikle görebilmeye davet ediyor. Zihninizde kurduklarınızın, sizin ve yaşadığınız anın arasına girip, görüşünüzü bulandırdığına dikkatinizi çekiyor. Objektif olabilmeyi, sadece izleyebilmeyi, kritik etmeden, etiketlemeden, kendinizi kısıtlamadan algılamayı öğretiyor.
HAYATI AKORT ETMEK
Mesela, çocuklarımızla beraber olduğumuz her an onları dolu dolu yaşayabileceğimiz bir fırsat. Ama onları gerçekten görmeden yıllarımız geçiyor. Çocuklarımızı oldukları gibi görmektense, onlar hakkında ne düşündüğümüzü görüyoruz. Onları arada bir de olsa korkularımızın, beklentilerimizin, yargılarımızın ötesinde görmeyi denesek... Kalpten, kalbe... İnanın o anları yaratmak ve benimsemek, ruhunuzun gıdası olur... Hayat elimizden akıp gitmeden daha dolu yaşayabilmek için sizce aynen bir gitarı akort eder gibi, görüşümüzü de akort etmemiz gerekmiyor mu? Duyarlılığını, alanını, netliğini ve empatisini artırmak için...
Yayın tarihi: 20 Mayıs 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/05/20/gny/haber,BD750CD8CCAB43F88084AC527E38E68A.html
Tüm hakları saklıdır.