kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 15 Mayıs 2007, Salı
Son Dakika
ARAYIN
atv
Kanal 1
ABC

Erdoğan soruları yanıtladı

Yeni Haber
İLİŞKİLİ HABERLER
Erdoğan soruları yanıtladı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 301. maddeyle ilgili, ''Biz 301 noktasında, şu anki yapısıyla bir direnç koyma noktasında değiliz'' dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Hilton Oteli'nde düzenlenen Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Genel Kurul Toplantısı'nın kapanış törenindeki konuşmasının ardından Radikal Gazetesi Köşe Yazarı Altan Öymen, İnternational Herald Tribune Yayın Yönetmeni Michael Oreskes ve Neue Zürcher Zeitung Genel Yayın Yönetmeni Marcus Spillmann'ın sorularını yanıtladı.

Altan Öymen'in, TCK'nın 301. maddesine ilişkin sorusu üzerine Erdoğan, 301. madde ile ilgili olarak gerek AB üyesi ülkeler, gerekse basın dünyası ile bir çok görüşmelerde bulunduklarını söyledi. Başbakan Erdoğan, bu görüşmeler sonucunda mevcut 301. maddenin 4 fıkralık hazırlandığını belirterek, bu süreçte AB veya basın dünyasından ciddi bir muhalefet gelmediğini söyledi. Daha sonra bazı olayların gelişmesi üzerine bazı talepler gelmeye başladığını dile getiren Erdoğan, bunun üzerine yeni bir değerlendirme yapıldığını anlattı.

Başbakan Erdoğan, bu değerlendirmeler arasında iki alternatifin öne çıktığını, bunlardan birinin 301'in tamamen kaldırılması, diğerinin de ''Türklük'' kelimesi yerine ''Türk milleti'' şeklinde bir ifade konulması olduğunu bildirdi.

Bu süreçte birçok sivil toplum kuruluşu ile de görüşmelerde bulunduklarını hatırlatan Erdoğan, ''Birçok ülkede benzer maddeler var, kimse yok diyemez. Ama nedir? Bir kısmı etnik isim kullanmıyor, ama millet diyor. Mesela Polonya milleti diyor. Almanya'da benzeri var... Biz 301 noktasında, şu anki yapısıyla bir direnç koyma noktasında değiliz. Eğer bu noktada bize sağlıklı bir teklif gelirse, bunun üzerinde çalışabiliriz, bizim yaptığımız bu'' diye konuştu.

Erdoğan, 301. maddedeki bazı ifadelerin değiştirilebileceğini ve bu konuda olumlu bir yaklaşım içinde olduklarını ifade ederek, ''Tamamen kaldıralım dendiği zaman o konuda ciddi hakaretleri, eleştiri olarak sunmaya gayret edenler var'' diye konuştu.

Altan Öymen'in, ''Bazı gazeteciler 'bizimle görüşülmedi' diyor'' sözleri üzerine Erdoğan, ''Bu konuyla ilgili gerekli açıklamaları yapmıştım. Arşivlerinizi karıştırırsanız bunları göreceksiniz. İsterseniz, ben bunları kendi arşivimden göndereyim. Yasanın hazırlık sürecinde gelenler oldu. Daha sonra gelenler oldu. Ama dedikleri, tamamen kaldırılsın'' dedi.

"LAİK BİR DEVLETİ SAVUNMA ANLAMINDA BEN LAİKİM"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Ben, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinin başbakanıyım. Laik bir devleti savunma anlamında ben laikim ama İslam'ın karşısına koyduğunuz zaman o anlamda değilim. Çünkü devlet laiktir, o noktada ben laikim'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Uluslararası Basın Enstitüsünün (IPI) Dünya Kongresi ve 56. Genel Kurulunda yaptığı konuşmanın ardından International Harold Tribune Yayın Yönetmeni Michael Oreskes, Radikal Gazetesi Köşe Yazarı Altan Öymen ve Neue Zürcher Zeitung Genel Yayın Yönetmeni Markus Spillmann'ın sorularını yanıtladı.

Erdoğan, ''Laikliğe bakışınız nedir?'' şeklindeki bir soru üzerine, ''Laiklik bir din değildir, İslam bir dindir. İslam ve laikliği aynı terazide tartamayız. Din üzerinden siyaset yapılamayacağı gibi laiklik üzerinden de siyaset yapılamaz. Biz, yola çıkarken dedik ki (AK Parti, din eksenli bir parti değildir, insan eksenli bir partidir)'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, laikliğin, tüm inançlarla eşit mesafede ve onların güvencesi durumunda olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

''Kişi laik olamaz, devlet laik olur. Bir kişi, laik bir devleti savunmak anlamında 'laikim' diyorsa ona eyvallah,onu da kabul ediyoruz ama bunu 'İslam karşıtı' olarak getirdiğiniz zaman, burada bir yanlışa düşersiniz. Benim anlatmak istediğim bu. Bunu birbirine karıştırmayalım. Ben, 'bütün sistemler araçtır' diyorum. Demokrasi de laiklik de dinler de bir araçtır. Amaç, insanların mutluluğu ve saadetidir. Bunu birbirine karıştırmayalım. Eğer sistemleri amaç haline getirirsek, o zaman tabular yaratırız.''

Sistemlerin, insanların mutluluğu için işlemesi gerektiğini belirten Erdoğan, verilen mücadelelerin de bunun için olduğunu söyledi.

Başbakan Erdoğan, son dönemde dünyada demokrasinin neresinde eksikliklerinin var olduğunun tartışıldığını ifade ederek, insanların daha mutlu ve barış içinde olduğu bir dünyayı yaratmayı başarmak gerektiğini kaydetti.

Erdoğan, demokrasiyi amaç olarak ifade eden bir bilim adamı bulunmadığını ifade ederek, Türkiye'de kendisi de buna ilişkin sözler söylediği için karşısına dikilenlerin bulunduğunu bildirdi.

LAİK DEVLETİ SAVUNMA

Başbakan Erdoğan, ''laiklik'' ile ilgili bir başka soru üzerine de şunları kaydetti:

''Ben, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinin başbakanıyım. Laik bir devleti savunma anlamında ben laikim ama İslam'ın karşısına koyduğunuz zaman, o anlamda değilim. Çünkü devlet laiktir. Bu noktada ben laikim. Bunu birbirinden ayıralım. Benim partim din orijinli bir parti değildir. Böyle bir şey söz konusu değil. Benim partimde görülen insan profili ne ise diğer siyasi partilerin hemen hepsinde aynı insan profili var. AK Parti'ye oy verenler arasında, daha çok dindar insan profili görülebilir. Diğerlerinde daha az görülebilir. Bunu ölçmek bana ait değil. Beni ilgilendirmez. Ben sadece programım ve tüzüğümle milletimin karşısındayım ve milletimin yüzde 100'üne hitap ediyorum. Bunun üzerinden ne kadar oy alabilirsem, bu oyla ülke yönetimine talip bir partiyim.''

Erdoğan, bir önceki genel seçimlerde yüzde 34,4, yerel seçimlerde de il genelinde yüzde 42 oy aldıklarını hatırlatarak, ''Bu seçimde çok daha iyi konumda olacağımıza inanıyorum. Halkımız hizmetlerimizi gördü. Türkiye'yi modernleşme ve çağdaşlaşma noktasında çok farklı konuma taşıdık. Bunun dışında bir gayretin olduğuna somut örnek veremezler'' dedi.

Başbakan Erdoğan, iktidarları döneminde büyü k adımlar attıklarını, hava yolu ulaşımında özelleştirmeye geçtiklerini, raylı sistemde önemli aşamalar kaydettiklerini ve insanların hayat standartlarını artırdıklarını da vurguladı.

''TÜRKİYE'DE KURUMLAR VAR, ORDU DA BU KURUMLARDAN BİR TANESİDİR''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'de kurumların var olduğunu, ordunun da bu kurumlardan biri olduğunu ve Anayasa'da görev tanımının yapıldığını belirterek, ''Bu görev tanımı içerisinde direkt olarak Genelkurmay Başkanlığı bana bağlıdır. Olay budur'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Hilton Oteli'ndeki IPI Kongresi'nde bazı gazetecilerin sorularını cevaplandırdı.

Neue Zürcher Zeitung Genel Yayın Yönetmeni Marcus Spillmann'ın, ''Konuşmanızda ordunun rolüne değinmediniz. Neredeyse tek kelime bile etmediniz. Neden?'' sorusu üzerine Erdoğan, şöyle konuştu:

''Türkiyede kurumlar var, ordu da bu kurumlardan bir tanesidir. Demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti içerisinde ordunun görevi, Anayasa'da tanımlanmıştır. Bu görev tanımı içerisinde direkt olarak Genelkurmay Başkanlığı bana bağlıdır. Ve bu süreç işler. Dolayısıyla ordu sadece bir kurumdur ve Başbakanlığa bağlıdır. Olay budur. Eğer demokrasiye inanıyorsak, demokrasiyi savunuyorsak, burayı çok iyi tespit etmek lazım.''

Erdoğan, düşüncelerin değişmesi veya herhangi bir sıkıntının varlığı söz konusuysa, dünyadaki gelişmiş ülkelerdeki uygulamalarla kıyaslanması gerektiğini belirterek, ''Anayasa dört unsur belirtiyor. Demokrasi, laiklik, sosyal, hukuk devleti... Bunlardan bir tanesi eksik olursa, ideal devlet eksik olur'' dedi. Bu dört unsuru da aynı ölçüde temellendirdiklerini vurgulayan Erdoğan, ''Bunlardan taviz vermeyi asla düşünmüyoruz ve ordu da bu güvenliği içeriden sağlamakla yükümlüdür'' diye konuştu.

''SARKOZY'NİN TAVRININ YANLIŞ OLDUĞUNA İNANIYORUM''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fransa'da Cumhurbaşkanı seçilen Nicholas Sarkozy'nin, Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) üyeliği konusundaki tavrını ''uluslararası diplomasi açısından yanlış bir tavır olduğuna inandığını'' belirterek, ''bu tavrın ön yargılardan kaynaklandığını ve Sarkozy'nin önce bu ön yargıları aşması gerektiğini'' söyledi.

Erdoğan, Uluslararası Basın Enstitüsü'nün (IPI) Dünya Kongresi'nde, International Harold Tribune Yayın Yönetmeni Michael Oreskes'in, ''Avrupa'da Türkiye'nin üyeliği aleyhtarları bulunduğunu ve bunun örneklerden birini de Fransa'da Cumhurbaşkanı seçilen Sarkozy olduğunu'' belirterek, ''Sarkozy ile görüşüp görüşmediğini ve bu konuda neler yapmayı düşündüğünü'' sorması üzerine, ''Sayın Sarkozy bu işin başına gelmeden önce kendisiyle konuştum'' dedi.

Erdoğan, Sarkozy'den önce parti genel başkanlığı döneminde Jacques Chirac ile görüştüklerini belirterek, ''Daha önce sayın Chirac ile görüşmelerimiz oldu. O zaman Sarkozy renk vermedi ama genel başkan olduktan sonra rengini ortaya koymaya başladı'' diye konuştu.

Avrupa'nın tümünün Türkiye'nin üyeliğine karşı olduğunu söylemenin haksızlık olacağını ifade eden Erdoğan, şu anda Türkiye'nin AB'de olması gerektiğini düşünen AB üyesi ülke bulunduğunu Sarkozy'nin tavrını benimsemeyenlerin olduğunu ve seçim sürecinde Royal'in de çok olumlu bir tavır ortaya koyduğunu belirtti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Sarkozy'nin şu anda takındığı tavrın uluslararası diplomasi noktasında yanlış bir tavır olduğuna inanıyorum. Bu yaklaşım ön yargılardan kaynaklanıyor. Önce sayın Sarkozy'nin bu ön yargıları aşması lazım. Niye? Çünkü biz, 'AB Hristiyan kulübü değil' diyorsak, o zaman Sarkozy'nin bu düşüncelerini çek etmesi gerekiyor. Biz böyle bakıyoruz. Bir Zapatero, Merkel, Prodi de böyle bakıyor.''

Erdoğan, Türkiye'nin de eksikliklerinin olabileceğini ifade ederek, bunların zaman içerisinde çözüleceğine inandığını kaydetti.

"4,5 YIL İÇERİSİNDE 'NE ŞERİAT NE DARBEYE' YÖNELİK NE OLDU Kİ"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, cumhuriyet mitinglerinde atılan ''Ne şeriat, ne darbe'' yönündeki sloganlara ilişkin, ''Biz 4,5 yıldır ülkeyi idare ediyoruz. Türkiye'de bu 4,5 yıl içerisinde 'ne şeriat, ne darbeye' yönelik ne oldu ki bunlar bir anda ortaya çıkıverdi'' dedi.

Erdoğan, Uluslararası Basın Enstitüsü'nün (IPI) Dünya Kongresi'nde bazı gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Erdoğan, Radikal Gazetesi Köşe Yazarı Altan Öymen'in, Ankara, İstanbul ve İzmir'de düzenlenen mitinglerde ''Ne şeriat, ne darbe, tam bağımsız Türkiye'' şeklinde sloganlar atıldığını hatırlatarak, bu konudaki görüşlerini sorması üzerine, kendilerinin yeni iktidar olmadıklarını ve uzun süreden beri ülkeyi yönettiklerin söyledi.

Erdoğan, ''Biz 4,5 yıldır Türkiye'yi idare ediyoruz. Türkiye'de bu 4,5 yıl içerisinde 'Ne şeriat, ne darbe'ye yönelik ne oldu ki bunlar bir anda ortaya çıkıverdi. Yani bunun mesnedi nedir, unsuru nedir oturup bunlara bakmak gerekiyor'' diye konuştu.

Bir yandan özgürlükleri korurken, diğer yandan da sabit fikirlerle hareket etmenin ülkeye ve halka yapılacak bir haksızlık olduğunu dile getiren Erdoğan, bu konuda bazı parametreler ortaya koyduklarını ve bunlara bakıldığında Türkiye'nin sosyal ve ekonomik alanda nereye gittiğini görülebileceğini bildirdi.

Erdoğan, Türkiye'nin ciddi bir değişimden geçtiğini, ülkede artık kavramların yerine oturmaya başladığını, demokrasi ve laikliğin sağlıklı bir şekilde işlediğini, diğer taraftan da sosyal devletin gereklerinin yerine getirildiğini söyledi.

Sosyal devlet kavramımın üzerinde özellikle durduklarını belirten Erdoğan, ilk kez bu hükümet döneminde bu alanda önemli adımlar atıldığını dile getirdi. Erdoğan, yapılan ''mitinglerde her türlü pankartın açılabileceğini'' ifade ederek, ancak bunların ''isimlendirilmesi zorunluluğunun bulunmadığını ve böyle bir ihtiyaç da olmadığını'' da kaydetti.

''Çağdaş ve modern bir Türkiye için ne gerekiyorsa ona sahibiz'' diyen Erdoğan, Cumhuriyet tarihinde hiçbir iktidarın yapmadığını bu 4 yılda yaptıklarını dile getirdi.

''GİDELİM HALKA CUMHURBAŞKANINI SEÇSİN''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanı seçimine ilişkin, ''Gidelim halka halk seçsin. İsteyen istediği adayı koysun. Bakalım halkın büyük çoğunluğu kimi beğeniyor? Demokrasi bu değil mi?'' dedi.

Erdoğan, Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Dünya Kongresi ve 56. Genel Kurul Toplantısı'nın bazı gazetecilerin sorularını yanıtlarken, eğitimde attıkları adımları anlatarak, ''Milli bütçede daha önce savunma birinci sırada idi. Şimdi milli eğitim bütçesi ilk sırada. Bu neye nasıl baktığımız göstermektedir. Böyle, 'devrim', 'şeriat', bu tür şeylere eğer kulak asar, bunları konuşursak millete de iktidarımıza da haksızlık etmiş oluruz'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, ''Cumhurbaşkanlığı için partinizden değil de niye dışarıdan bir aday göstermediniz?'' sorusuna şu karşılığı verdi:

''Halkın çoğunluğunun benimseyeceği bir ismi niye göstermediniz, derseniz 'biz soralım' dedik. Niçin kaçıyorlar? Gidelim halka, halk seçsin. İsteyen istediği adayı koysun. Bakalım halkın büyük çoğunluğu kimi beğeniyor? Demokrasi bu değil mi? Biz halkımızın yüzde 100 oyunu alarak iktidar olmuş parti değiliz. Dünyada böyle bir parti sadece başkanlık sisteminin olduğu ülkelerde var.

'Cumhurbaşkanlığı seçimini parlamento seçmesin' dediler. 'Buyurun' dedik. 5 artı 5 ve 2 turlu seçim yapalım dedik. 2 turlu seçim sonucunda yüzde 50 artı 1 kim alırsa o Çankaya'ya çıksın. Niye buna karşı çıktılar? Bunu savunmuyor muydunuz? 'Parlamento olmasın' dediler. Peki olmasın.''

''MİLLETE GİTMEK GEREKİR''

Erdoğan, 367 rakamının toplantı yeter sayısı olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:

''Birinci ve ikinci turda da bu rakamı yakalayacaksınız. Yakalanmadığı zaman ne olacak? Parlamento kilitlenecek. Dünyada böyle bir ülke var mı? Bu farklı bir yapıyı getirir. Bunu çözecek olan yer neresidir? Millettir. Millete gitmek gerekir. Biz de bunun yolunu açtık. Parlamentodan bu kanunu çıkardık. Bu kanun, sayın Cumhurbaşkanımızda. Sayın Cumhurbaşkanımız eğer bunu onaylarsa iş gerçekleşmiş olacak ve millete gideceğiz. Milletin de çoğunluğunun seçtiği kişi Cumhurbaşkanı olacak. Bunun yolunu açtık.''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bunun yolunu açtıkları halde direnenler bulunduğunu ifade ederek, ''Niye direniyorlar? Biliyorlar ki bu isim milletin çoğunluğunun oyunu alacak. Bunu bildikleri için şimdi buna karşı çıkıyorlar. Eğer demokratsak, demokrasiyi savunuyorsak bunun müracaat yeri millettir. Herhangi bir kurum değildir. Biz bunun adımını attık. Şu anda kapıyı açtık. Meydanlarda olan vatandaş benim vatandaşımdır. Ben onlara da hizmet veriyorum. Onların da hizmetkarıyım. Dolayısıyla gidelim vatandaşımıza. Kimi istiyorsa Çankaya'ya çıksın. Başım gözüm üstünde yeri var. Çekinmesinler. 'Buyurun meydana' diyorum. Olay bu kadar basit'' diye konuştu.

SEÇİM BARAJI

''Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine ilişkin yasanın alelacele çıkarıldığına ve bu süreçte seçim barajının niçin düşürülmediğine'' ilişkin bir soru üzerine, Erdoğan, yüzde 10 seçim barajını kendi iktidarlarının koymadığını, 1987 yılından beri var olduğunu hatırlattı.

Erdoğan, bugün buna muhalif olanların 1987'den bu yana nerede olduklarını sorarak, ''Ben de yüzde 10 seçim barajına karşıyım. Ama şu anda ülkem için gerekli görüyorum'' dedi.

Başbakan Erdoğan, ''siyasi iktidar ve güven açısından koalisyon dönemlerinde Türkiye'nin geriye gittiğini, tek parti iktidar dönemlerinin ise Türkiye'nin lehine olduğunu'' belirterek, ''Bizim dönemimizde, tek parti döneminin getirdiği kazanımlar açık ortadadır. Sadece ekonomik değil, özgürlükler noktasında Kopenhag siyasi kriterleri bu dönemde tamamıyla çıkmışsa, bunun tek nedeni rahat çalışan parlamento olmuştur'' diye konuştu.

Bir örnek de veren Erdoğan, 365 parlamenterle parlamentoya giren bir partinin, toplantı yeter sayısı 367 olduğundan 2 milletvekiline daha ihtiyacı bulunduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:

''Son dönemde gördüğümüz gibi bütün muhalefet parlamentoyu terk ediyor. Muhalefet sıralarında bir kişi yok. Sadece biz varız. Siz burada cumhurbaşkanı seçimi yapabilir misiniz? Bu demokrasinin kilitlenmesi değil mi? Buna hakkınız var mı? Eğer egemenlik kayıtsız şartsız milletindir diyorsak, buna inanıyorsak...''

''BU YANLIŞ OLUR...''

Recep Tayyip Erdoğan, anayasa değişikliğinin kısa bir sürede yapılmadığını, bu konuların yıllardır tartışıldığını dile getirerek, şöyle konuştu:

''Muhalefet ne istediğini ortaya koymuyor. Biz de diyoruz ki 'Bu işin çözüm yeri millettir. Gidelim millete...' Önce Cumhurbaşkanlığı konusunu halledelim. Şu anda süresi dolmuş bir Cumhurbaşkanı ile Türkiye idare ediliyor. Buna hoşgörü ile bakıyorsunuz ama milletin seçtiği bir cumhurbaşkanına, seçeceği bir cumhurbaşkanına olumsuz bakıyorsunuz. Bu yanlış olur. Önce bunu düzeltmemiz lazım. Süratle oksijen çadırından burayı kurtarmamız, halletmemiz lazım. Burada gizli niyetlerle farklı şeyler düşünmemeliyiz. Bunu halletmemiz lazım.''

Başbakan Erdoğan, bazılarının ''Biz söylemiyoruz ama istediğimiz cumhurbaşkanı profili şu olacak'' dediğini de anımsatarak, bu konuda Anayasanın Cumhurbaşkanının gerektirdiği nitelikleri belirlediğini söyledi.

Erdoğan, ''Bizim adayımız olarak desteklemiş olduğumuz kişi Anayasanın çizmiş olduğu niteliklere ters mi? Ters ise aday olamaz. O niteliklere uygunsa aday olur'' dedi.

Cumhurbaşkanı seçimi sürecinde uzlaşmaya ilişkin bir soruya yönelik de Erdoğan, ''Uzlaşma yeri millettir. Gideriz millete...'' cevabını verdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''bu konuda yüzde 100 uzlaşmanın sadece otoriter rejimlerde olabileceğini, demokrasilerde bunun olamayacağını'' bildirdi.

Erdoğan, yüzde 34,4 oy oranı ile iktidara geldiklerinin hatırlatılması üzerine, bu oyun getirisinin 1987'de hazırlanan değişiklikle oluştuğunu belirterek, ''Bu benim kabahatim değil, Anayasa böyle. Anayasanın amir hükmü gereği seçimler yapılıyor. Bir yerden kopararak bu noktaya getirmedik'' diye konuştu.

IRAK SORUNU

Türkiye'nin, ''Irak'ın son durumuna ilişkin pozisyonunun sorulması'' üzerine, Erdoğan, ''Irak'ın toprak ve siyasi bütünlüğünün kendileri için ön şart olduğunu'' ifade ederek, ''Irak'ın tüm zenginlikleri Irak halkınındır'' anlayışını da benimsediklerini söyledi.

Erdoğan, Kerkük'ün özel bir statü içerisinde Irak halkına ait olmasını ve bunun Anayasada teminat altına alınmasını tavsiye ettiklerini de belirterek, bunu başta ABD olmak üzere koalisyon güçlerine de tavsiye ettiklerini anlattı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

''Koalisyon güçlerinin bir an önce kendi emniyet güçlerini tesis eden Irak'tan ayrılması idealdir. Beklenen budur. Aksi takdirde endişeler devam etmektedir. Koalisyon güçlerinin bir anda Irak'tan çekilmesini yanlış bulurum. Bir takvim ilan edilerek, koalisyon güçlerinin oradan çıkması, inanıyorum ki Irak içindeki adeta iç savaşı da durduracaktır. Bizim Kuzey Irak'ta sıkıntılarımız var. Terör örgütü orada konuşlanmış. Terör örgütüne yönelik çalışmalarımız var. Diplomatik ilişkilerimiz devam ediyor. Kuzey Irak'ta bulunan terör örgütü oradan ülkemize rahatsızlık unsuru olmaktadır. Güvenlik güçlerimiz, polis ve asker atılması gereken adımları atıyor.''