Zehirlenmenin sadece gıda ve damar yoluyla olduğuna inananlardansanız bu yargılarınızı tümden değiştirmenizi öneririz. Zira bilindiği üzere şöhretin fazlası da zehirliyor... Bir nevi psikolojik zehirlenme bu ama etkileri besin zehirlenmesinden uzun sürüyor!
"Hülya Dergisi"nin Mayıs sayısında çıkan haberde şöhreti hazmedemeyen ünlülerin durumları mercek altına alınmış.
"ŞÖHRETİN ZEHİRLEDİĞİ ÜNLÜLER" GALERİSİ İÇİN TIKLAYINIZ
ŞÖHRET: DEMİRDEN LEBLEBİ Bu hadisenin başlangıcı şöhret kelimesinin tarihi kadar eskilere dayanıyor aslında. Bugüne kadar her "celebrity" düştü bu derde...
Koskoca Elvis bile, majör depresyon geçirip ününü kaybetme korkusuyla evine kapanmıştı. Kısa süre sonra da hayatını kaybetti. Gerçi şöhretten bunalıp bir dizi estetik operasyon geçiridikten sonra sırra kadem bastığı da söylentiler arasında!
Şöhretlerin en büyük sorunu, artan ve beklenti karşısında zayıf düşüp psikolojik rahatsızlıklar geçirmek. Tıpkı Britney Spears, Mariah Carey, Jennifer Lopez, Leonardo Di Caprio gibi. Yıkılan evliliğinin ardından majör depresyona giren Britney'e elektro şok tedavisi uygulanacağı konuşuluyor.
Marliyn Monroe'nun kronik depresif ve borderline hastası olduğu biliniyordu. Sınırda kişilik bozukluğu şöhretini kaybetme korkusu yaşayan Marliyn'in defalarca intihar etmesine ve son intiharında hayatını kaybetmesine yol açmıştı. Son dönemde Anna Nichole Smith'in ve oğlunun birer ay ara ile yüksek doz anti-depresan ile yitirdiklerini gördük yaşamlarını.
Borderline, depresyon, bipolar kişilik bozukluğu, ilerleyen safhalarda paranoya, kleptomani, obsesifkompulsif bozukluk, panik atak gibi psikolojik hastalıklar, ünlülerde sıkça görünmekte. Bunun yanı sıra uyuşturucu, seks ve alkol bağımlılığı ünlülerin yoldan çıkarak savrulmasına yol açan diğer unsurlar.
Drew Barrymore da 13 yaşında alkol ve uyuşturucu bağımlısı olmuştu. Manik depresif bir kişiliğe sahip olan Drew, kural tanımaz, asi ve öfkeliydi.
Barrymore, psikiyatri ve bağımlılık kliniklerinde tedavi olduktan ve daha mütevazı bir hayat yaşamaya başladıktan sonra düzeldi. Withney Houston, Mariah Carey, Winona Ryder gibi isimler için de bu durum değişmedi.
Winona Ryder'ın kleptoman olduğu ve çalmadan duramadığını duymayan kalmadı. Withney Houston uyuşturucu ve alkol batağında hem sesini hem de güzelliğini kaybederken, Mariah Carey başıbozuk davranışları ile medyanın alay konusu oldu.
Son dönemde Courtney Love, Kate Moss, Lindsay Lohan, Carmen Electra gibi isimlerin de uyuşturucuya ve depresyon batağına bulaştığını, rehabilitasyon merkezlerine yatıp yatıp kaçtığını sıkça gördük.
RAHAT MI BATIYOR?Hepimiz ünlü olmak tanınmak,sevilmek isteriz. Hiçbir sevgi doyurmaz bizi, hep daha fazlasını arzularız.Elimize geçenin daha azı olduğunu gördüğümüzde ise yıkılırız. Bazılarımız ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden" demiş şair. Yavaş yavaş ve içine sindire sindire.
Her çıkışın bir inişi olduğunu unutmadan; bilerek, görerek,düşünerek ve hazmederek. Kontrollü ilerlemezsen, tutunarak yürümezsen,emeklemeden koşmak dersen, kısa yoldan yok olmayı seçersin!
Britney Spears'ın geçirdiği şöhret bunalımıyla kısa sürede ne hale geldiğini gazetelerden okuduk, televizyonlardan izledik. Şarkısında yıllar önce söylediği gibi, o bir şanslıydı (she is a lucky) ama neden ağladığını bilmiyordu! Herkes o olmak istiyordu ama o bir türlü kendiyle barışamıyordu.
Şöhret fena halde zehirlemişti yavrucuğu. 16 yaşında neonların önüne atılmak, 25'ine gelmeden iki evlilik sonlandırıp kucağına iki çocuk almak bitirmişti onu. Evet, o bir şanslıydı ama şansı dönmeye başlamıştı; hem de ters yöne!
Şöyle bir düşününce bu duruma tek düşenin Britney olmadığını görmek pek de zor olmadı. Şöhretler dünyasının yarısı bu dertten muzdaripti. Bir süre sonra zehirlenerek yollarını şaşırıyor, kim olduklarını, ne olduklarını ve
aradıkları tüm ilgiyi, sevgiyi ünlü olunca bulacaklarını zanneder;
sanalsevgi, ilgi ve iltifat duvarı içine doğru genişleyerek yutmaya başlar onları.
Özel hayatları didiklenmeye, yatak odaları gözetlenmeye, attıkları adım izlenmeye başlanır. Ne giydikleri, ne yedikleri, kiminle seviştikleri, merak konusudur ve yaşamları kamusal alandır artık.
Kurtulmalarının herhangi bir yolu kalmamıştır, kapana kısılmış fareler gibi kendilerini parçalamaya başlarlar. Kapılarına dayanan bunalım, kara günlerin ve kabusların habercisidir.
Gülücükler dağıtmak zorundadırlar ancak güçleri yoktur. Pek çoğu psikiyatrlarda, Budist, Kabalist, Freganist öğretilerde almaya çalışırlar soluğu ama dibe vurmuşlardır.
Alkışlar kesilmeye başlar ertesinde...Başkalarının gözünde ışıldayan bir ilah olma dönemi geride kalmış, sıradan bir "insan" oldukları gerçeği gün yüzüne çıkmıştır. Diğerleri için anlamsızdırlar artık. İnsanlar tapınmak için kusursuz olanları seçerler ve maalesef kusursuz görünemeyenler kaybolup giderler.
İçtenlik ve samimiyet piyasası değildir içinde yaşanan. Birbirini ezmenin,pisletmenin, itmenin ve kirletmeninerdem sayıldığı, ikiyüzlülerin bir numara olarak anıldığı, bir kozmosa açarız her sabah gözlerimizi. Ve aynı sabah bu insanlardan herhangibiri uyanıp, kusursuz kabul edilen poposunda bir dirhem selülit, mükemmel kabul edilen yüzünde bir kerte kırışık görürse, bu onun sonu demektir; güzelliğinin, varlığının,iltifatların ve nihayet şöhretinin!
Adını anımsayamadığım bir İtalyandüşünür demiştir ki: "Zamansız yapılan övgülerden sakının! Onların sahip olduklarınızı yitirtme, sahip olmadıklarınızı varmış gibi gösterme özelliği vardır."
DURDURUN DÜNYAYI,İNECEK VAR!Daralan çemberin içinde hareket alanı sıfırlanan şöhretler, para ve alkışlarla bulamadıkları saadeti yanlış evliliklerde, uyuşturucuda ve alkolde arıyorlar. Nitekim ülkemizden de pek çok isim bu kervana katıldı. Selin Toktay zamanının en güzel kızıyken,Blumia hastası oldu, Athena Gökhan ile çıkarken tanınmaz hale geldi.
Geçtiğimiz günlerde evlenen, namaz kılmaya başladığı ve umreye gideceği söylenen Toktay, saadeti daha sade ve kendi halinde bir yaşamda buldu.
Rockçı Teoman, medyaya alkollü görüntüler vermesi ile magazin muhabirlerinin bir numaralı malzemesi haline geldi. Özlem Savaş ve Yalçın Menteş, alkol bağımlısı oldu.
Hande Ataizi'nin yaşadığı bunalım sonucu, bar penceresinden kaçmaya çalıştığını hatırlamayanınız yoktur herhalde! Arzu Yanardağ'ın yıldızının yeni parladığı günlerde depresyon geçirip rehabilitasyon merkezinde yattığını, evliliğinde loğusalık bunalımı yaşayıp boşandığını; Deniz Akkaya'nın polise alkollü araba kullanırken sakalandığında geçirdiği sinir krizini ve göz yaşlarını, üstüne bir de sevgilisinden dayak yediğinianlatarak televizyonlarda ağladığını...Bu kızlar çıldırmış mıydı? Hayır! Şöhret zehirlemişti onları, hepsi bunalımdaydı!
Yukarıda belirttiğim isimlerin, sıradan isimler olmadığının farkındasınız. Kültürel olarak kalifiye, dayanıklı olması gereken isimler bunlar...Ama kazın ayağı öyle değil. Şöhret dediğiniz taşa işleyip onu bile eritiyor.
İnsan psikolojisi nasıl bir kültürden gelmiş olursa olsun, göz önünde durduğu sürece böyle bir yüklenmeye dayanamıyor. Attığınız her adımın izlendiğini düşünün, her sabah gazetede hakkınızda yazılan yalan bir
haber gördüğünüzü, hayatınızın bir kara basana dönüştüğünü ve yüzünüze kocaman bir yastık basıldığını...
Ünlülerin hayatları böyle devam ediyor ve hiç şüphesiz ki şöhret her bulaşanıbir yerinden zehirliyor!
Panzehir ise belli: Mütevazi bir duruş, ayakları yere basan bir tavır, iyi aile ilişkileri ve kameraların önünden uzak durmak. Zamansız yapılan övgülerden sakının! Onlar şeytanın oyunudur!
Selin Toktay, evlenmeden önce, her gece bar çıkışında kameralara, garip stiliyle ve agresif halleriyle yakalanıyordu. Winona Ryder, erken yaşta gelen şöhreti kaldıramadığı için kleptoman, çalarken yakalandığı için mahkemelik oldu.
Drew Barrymore, ergenliğinde, nevrotik, uyuşturucu ve alkol bağımlısıydı. 30'undaki Barrymore, o günleri hatırlamak bile istemeyor.Hande Ataizi'ni bar tuvaletine sıkıştıran neydi acaba?