Fransız pop müziği, ülkemizde eski ilgiyi görmüyor. Bunda bir yandan Fransız kültürünün eskisi kadar etkili olmaması (sinemada da öyle değil mi?), diğer yandan da Fransa'yla son dönemde hep 'şeker rengi' olan ilişkilerimiz de rol oynuyor. Ayrıca günümüzde, medyada müzik eleştirisi veya tanıtımına soyunan genç arkadaşların, müzik denince sadece 1980 sonrası Anglo-Sakson müziğini bilen 'rocker'lar olması da ayrı bir sorun. Ama onlar bilmese de Fransızlar, görkemli müzisyenler yetiştirdiler. Hepsi birer ozan olan, hepsi şarkılarıyla adeta dünyayı kucaklayan, çoğu zaman has şiirle en güzel melodiyi bir araya getiren... Ve Fransız katkısı bilinmeden, 20. yüzyıl pop müziği de anlaşılamaz. İşte onlardan biri, geçenlerde İstanbul'dan geçti. Hem de sessiz sedasız... Ama İş Sanat'ta Georges Moustaki'yi izleyen mutlu seyirci, sanırım ömür boyu unutmayacağı bir olay yaşadı. Ve sık sık benim gibi herkesin de gözünde yaşlar birikti. Nasıl olmasın ki... Sahnede 74 yaşını hiç göstermeden üst üste bestelerini söyleyen ihtiyar genç adam, bu İskenderiye doğumlu ezeli göçmen, bize
Le Meteque'te oradan oraya savrulmuş bir bohem kişiliği anlatıyor,
Il y avait un Jardin'de bir zamanlar dünyanın büyük ve mutlu bir bahçe olduğunu haykırıyor, Edith Piaf için yazdığı ünlü
Milord'a kendi yorumunu katarak hem Yunanistan'dan hem de Konstantinopolis'ten kovulan büyükbabasını anıyordu. 20. yüzyılı kat etmiş kişiliğiyle, bize o yüzyıldan en unutulmaz anları hatırlatıyordu. Ama şarkılarından en çok Akdenizlilik fışkırıyor ve ortalığı sanki bir deniz kokusu kaplıyordu. Hoşgeldin Moustaki... İlk fırsatta, yine bekleriz.
Bugünkü Tüm Yazıları
İstanbul'dan bir Fransız ozan geçti
Yayın tarihi: 4 Mayıs 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/05/04/cm/haber,6F64C13FCC9B48CB8DA644CBFC2BEACF.html
Tüm hakları saklıdır.