Toplum olarak ne kadar önemli günler yaşıyoruz. Geleceğimiz tartışılıyor, sanki her şey bir karara, bir seçime, bir iradeye bağlıymış gibi sunuluyor, gerilim tırmanıyor. Ülke bir oldu-bittiyle bir halkın iradesine ipotek koyma ikileminin kıskacına sokulmuş gibi gösteriliyor. Yabancı yorumcular, daha şimdiden ülkenin pasta gibi ikiye bölündüğünü, artık iki Türkiye'den söz edilmesi gerektiğini yazıyorlar. Ve her şey karanlık bir sisin ardındaymışcasına, korku veren bir görünüme doğru kayıyor. Bu mümkün mü? Türkiye gibi güçlü ve giderek güçlenen, dev bir toplum, hangisi olursa olsun ve ne kadar önemli gözükürse gözüksün, bir karara, bir seçime, iki olasılıktan birine, bir insanın iki dudağı arasından çıkacak tek bir sözcüğe böylesine bağlı olabilir mi? 80 küsur yıllık Cumhuriyet, 60 küsur yıllık demokrasi bunun için, bu kör noktaya gelip saplanmak için mi yaşandı? Bu ülke, kuşaklar boyu bunca değerli insanını bunun için mi yetiştirdi, bu büyük hamleler bu noktada kıstırılmamızın önüne geçemedi mi? Ben naçizane şöyle düşünüyorum: Türkiye bu bunalımı da aşar. Sonuç ne olursa olsun ve o iki dudak arasından hangi sözcük çıkarsa çıksın, yine de aşar. Çünkü bu topraklardan tarih boyunca ve özellikle son bir yüzyıl içinde ne mucizeler çıktı... En zayıf, en çökmüş, en çaresiz durumlardan sıyrılıp akgünlere çıkmayı başardık biz... Bunu aşmayı mı başaramayacağız? Ama temel bir koşul var. Gelinen şu noktada, demokrasiyi her şeyin önüne koymak... Hangi haklı gözüken gerekçelerle olursa olsun, toplumun önemli bir bölümünü dışlamamak, o kesime ikinci sınıf insan muamelesi yapmamak... Zihinlerde ve kafaların içinde ne olursa olsun, o insanları da demokrasinin gereği kucaklamak, saygı göstermek, onlara da yasallığın içindeki her türlü hakkı tanımak... Haa, o fikirleri beğenmeyebilir, o kafaları saran örtüleri çağdışı bulabilir, hatta onları ülkenin geleceği açısından ciddi ve samimi olarak endişe verici bulabilirsiniz. Ama o endişeleri gidermenin yolu, ne olursa olsun sonunda ceberrut ve baskıcı yöntemlerle bir kesimi siyaset sahnesinden dışlamaya kalkmak değil. Bu tutum, o kesimi demokrasinin dışına iterek topluma ancak kötülük yapar. O fikirlere karşı kendi fikirlerinizle, o görüşlere karşı kendi görüşlerinizle çıkarsınız. Ve fikir savaşımınızı demokrasinin kuralları içinde verirsiniz. Böylesi bir mücadeleye, demokrasinin kuralları içinde bir savaşıma hazır mısınız? Değilseniz ve birileri gelip sizin yerinize sorunu en kısa yoldan halletsin diye düşünüyorsanız, ne olursanız olun ama yine de demokrat değilsiniz. Oysa bu ülkenin bence en acil ihtiyacı, gerçek bir demokrasidir. Gerisi ardından gelecek.
Bugünkü Tüm Yazıları
Önce kafaların içine demokrasi yerleşmeli
Yayın tarihi: 20 Nisan 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/20/cm/dorsay.html
Tüm hakları saklıdır.