|
|
Bülent Ersoy'u gördüm...
Farkındayım, başlık ilkokul cümlesi gibi oldu. Ama gerçekten hala Bülent Ersoy'u görmüş ve bütün gece aynı masada oturmuş olmanın şaşkınlığı içerisindeyim. Bülent Ersoy'u görmek enteresan bir deneyim. Cumartesi gecesi Armağan Çağlayan'ın Kokosh'daki doğum gününe katıldım. İlginç bir ortamdı. Birçoğunu hayatımda ilk kez gördüğüm konuklar arasında tabii ki, en ilginci Bülent Ersoy ile kaderin bir cilvesi sonucu aynı masada neredeyse göz göze oturmamızdı. Saat 12.00 sularıydı, biz kendi halimizde göbecikler atarken, birdenbire sahnedeki (Ülkemizin ilk, babasının emekli maaşını almaya hak kazanan transseksüeli) Merve Sökmen "Divamız, teşrif buyurdular" deyince ortalık karıştı.
GENÇ KIZ GİBİYDİ Bülent Ersoy, baştan ayağa siyah ve çok mütevazı bir elbise giymişti. Boynunda ve belinde pırıltılı süsler vardı. Makyajı, bir akşamüstü arkadaşları ile kafeye gitmiş genç bir kadın makyajı gibi idi. Bir önceki hafta Popstar Alaturka'daki 'Bizim ev deli var, tepesinde gülü var' isimli kostüm çalışması gibi 'caf caflı' bir havası yoktu. Oturmak üzere bizim oturduğumuz masayı seçtiğinde, onu daha önceden görmüş olanlar ne yapacaklarını biliyorlardı. Elini uzatıyordu ve erkekler öpüyordu. Sıra bana geldiğinde o yumuşacık ve küçük elini bana da uzattı. Nazikçe sıktım ama yanlış bir şey yaptığım belliydi. Çünkü o el sıkışma hareketi yapmadı. Sonra benden sonraki kadınlara bakınca anladım ki, kadınlar da Bülent Ersoy'un elini öpüyormuş. Tuhaf tabii...
ASIK SURATI KORKUTTU! Sonra gergin bir şekilde karşıma oturdu. Bir şeye kızmış gibi görünüyordu. Yanına Fatih Ürek oturdu. Bir tek Ürek ile iletişim kuruyordu. İçki, yemek hiçbir şey istemedi. İnanın, televizyondaki o abartılı kıyafet ve makyajından kurtulsa, o kadar tatlı görünebilir ki... İyice de zayıflamış. Ama asık suratı insanı çok korkutan bir şey. Artık az önce şakkıdı şakkıdı oynayan grup gitmiş, yerine elini ayağını nereye koyacağına karar veremeyen bir şaşkınlar kalabalığı var. Fatih Ürek, şakaları ile gerginliğini biraz çözdüğünde gülümseyemeye başladı. Neyse ki; birazdan Lerzan, şarkı söylemek için sahneye çıktığında ortam yumuşadı. Lerzan, İbrahim Tatlıses'in bir şarkısını gürül gürül söylemeye başlayınca ağzı kulaklarına vardı. Jüri havasını takınarak "Eşek" dedi önce. Sonra "Pek güzel basıyor notaları" diyerek tam puan verdi.
EŞEK, DOĞRU BASIYOR Ama asıl içini ısıtan ise mavi Vertu telefonundan gelen mesajlar oldu. Uzun uzun yazıştı. Hatta önceki gece 'Popstar Alaturka'da bile insanlar şarkı söylerken, mesajlaştı durdu televizyonda. Belli ki aşk işleri tıkırında. Şarkı söyleme tekliflerini geri çevirdi. Hiçbir şarkıya da katılmadı. Sadece Fatih Ürek şarkı söylerken, yükses sesle şarkının notalarını mırıldandı. Bu arada Cenk Eren de mekana geldi. Eren, yanında Nükhet Duru olmayınca çok tatlı oluyormuş. Sahnesi de gerçekten çok güzel. İster inanın ister inanmayın, karşımda Bülent Ersoy otururken, yanımda ise Nur Yerlitaş oturuyordu. Masamızın ucunda ise Zeynep Tunuslu vardı. Gerçek bir kültürlerarası diyaloğa tanık oluyordum yani. Nur Hanım'a, üst kattaki 'Al Jamal'dan özel içli köfteler, lahmacunlar filan geldi. Sağolsun sayesinde ben de sebeplendim. Sonra biz otururken birdenbire Nur Hanım'ın panik atak krizi baş gösterdi ve kalkıp gitti. Armağan Çağlayan'dan da bahsetmeden geçemeyeceğim bu arada. Onu ilk kez 'doğal ortamında' gördüm. İlginç bir adam. Herkese mesafeli, ama bir yandan da yakın. Hiç fark ettirmeden insanları izleyip, onlara resmen kendi jüri puanını veriyor. Gerçek bir insan sarrafı gibi davranıyor. Bu nedenle televizyondaki başarısı tesadüf değil! Gece saat iki olmuştu. Kendimi eve attım. Kedime sarıldım. Rüyamda sahnede şarkı söylüyordum. Şarkının sonunda kıyafetimi hazırlayan Nur Yerlitaş'a teşekkür ettim. Bülent Ersoy "Eşek, nasıl doğru baştı notalara" diye gürledi. Armağan Çağlayan ise "Miyav" dedi. Son ses kediminmiş. Karnı acıkmış, beni uyandırmaya çalışıyormuş...
|