kapat
Üye OlÜye Girişi
  |  Benim şehrim | 9 Nisan 2007, Pazartesi
Son Dakika
arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Cinnet, cinnetten mi ibarettir?
"Çok sakin ve uysal bir kişiydi."
Tanıyanlar öyle demiş. Peki; nasıl oldu da, 33 yaşındaki polis, baba evine giden 27 yaşındaki karısını, kayınvalide ile kayınpederi, 2 yaşındaki evladını öldürdü ve kendi kafasında bitirdi katliamı?
Terk eden eş, kıskançlık, "cinnet" ... hep söylenir.
"Cinnet" mutlu hayatın sürpriz anındaki şiddet midir?
Yoksa, yaşarken asla "cennet" e ulaşılamayacağının her an kafana vurulması, ruhunu çürütmesi, yüreğini eritmesi ile beyninin kıvrımlarını işgal eden sürekli şiddetin patlaması mıdır?
Bu insanlar, ama üniformayla ama sivillerle, çalışırken yahut işsiz veya öyle kalma korkusuyla, kamuda ve özel sektörde, genç yaşlarında tükeniyorlar.
Sistem; kıskıvrak yakaladığına, milliyetle, inançla, birtakım şablon ve sloganla böbürlenme yahut teselli hakkı tanıyor;
Ama onları çalıştırırken, sürerken, azarlarken, ezerken, hırpalarken, gururlarını, onurlarını ayaklar altına alırken, aşağılarken, haklarını ve özlemlerini gasp ederken, hayallerini kırıp dökerken asla insan yerine koymuyor.
Geçenlerde Sabah'ta Necla Görgeç' in haberiydi.
"Haftada 40 saat yerine 60 saat çalıştırıp fazla mesai ödemiyorlar. İnsan haklarına aykırıdır" diye İl İnsan Hakları Kurulu'na başvuran Çevik Kuvvet polisi, hem tayin edilmiş, hem de aylığının bir kısmını yitirmişti.
Öyle işte.
"Polisin insan hakları yok mu?" diye sitem edip duran devlet erkanına duyurulur!
Var tabii; ama insan gibi istemeyecek!
Lakin, copuyla meydana sürüldüğünde mesela, o hafta mesaisinin 57'nci saatinde, tam da taksitleri ödeyemediği günde, icra korkusuyla ve karısı terk etmek üzereyken; "insan hakları" diyen bir genci, bir işçiyi, bir memuru sille tokat...

Yukarıda eksik kurmuşum cümleyi.
Böbürlenme ile teselli repertuarında, tabii ki "devletin sopası" olmak da var.
Kendini "devlet" sanacaksın; devletin seni "sopa" saydığını idrak edene kadar.
Bir de, mesela, toprağa gömülü yüz binlerce "devlet mayını" na karışmış yüzlerce "terörist mayın" dan birine basarak şehit düşersen; bayrağa sarılı tabutunla eller üstünde yükselecek ve sonra...


Dün gelen bir mesajı aktarayım:
"Van'da ve Şırnak'ta şehit olanlara Allah'tan rahmet dileyerek başlamak istiyorum. Jandarma Genel Komutanlığı'nda görev yapan 25.000 uzman jandarmadan biriyim. Şehidler arasında iki uzman jandarma var. Bu arkadaşlar hayattayken kendisi ve yakınları bu ülkenin kurumları olan orduevlerine, sosyal tesislere giremiyorlardı. Yüksekokul mezunu olmalarına rağmen, her memur 1. dereceye düşerken onlar düşemiyordu. Şimdi cenazede üst rütbeli subaylar, siyasiler ahkam kesecek ama hiçbiri Meclis'te bekleyen kanun teklifinin yüzüne bile bakmıyor. Dile getirirseniz, bizi sevindirmiş olursunuz."


Hiç düşünmeyenlerden misiniz?
Ülkenin sille yiyen, cennet vaatleriyle cinnete sürüklenen, çoluk çocuk boyun eğdirilen; üstleri, amirleri, şefleri, müdürleri, liderleri, patronları tarafından aşağılanan, insan yerine konmayan, angaryada boğulan, köleleştirilen insanları daha ziyade neden birbirlerinin kurdu kesilir?
Neden, birbirine giren paşalar ile kasımpaşalar; herkesi hainlikle suçlayıp millet sevmeden milliyet için çıldıranlar, her baskıya karşı olduğunu söyleyen kimi muhafazakar, cümle liberal, kimi demokrat...
"Devlet adamları" ile "TÜSİAD babaları ve kadınları", mavili, yeşilli tüm sermaye, medyanın nice yiğitleri, cesurları, mertleri, sertleri; birilerinin ezilmesinde, birilerini ezmekte hep uzlaşır!
Cinnet, sahte cennetin öteki yüzündeki yaralardan biridir!