  |
|
90 yaşında su kayağı yapmak isteyenler için
Ne yalan söyleyeyim, 'pişmemiş yemek' denilince ben orada biraz dururum. Tüm dünya peşinden gidebilir ama ben Türk'üm kardeşim, baklavasız, mantısız yaşayamam
 "Lokantaları olan kalabalık bir İtalyan ailesinden geliyorum. Yemeğe olan tutkum aile mirası. Çok küçük yaşlarda astımla boğuşurken bir aile dostumuz, eğer süt ürünlerini kesersem astımdan kurtulacağımı söyledi. Önceleri inanmamıştım. Ama uygulayınca ne kadar haklı olduğunu anladım. Tamamen mucize gibiydi. Böylece vejetaryen mutfağıyla tanışmış oldum. 16 yıldır sebzelerden zengin mönüler yaratıyorum. Son 10 yıldır ise 'raw food' dediğimiz, canlı-pişmemiş besinleri tercih ediyorum." Yukarıdaki sözlerin sahibi ünlü aşçı Chad Sarno. Tüm dünyayı kasıp kavuran canlı-pişmemiş yemeklerin servis edildiği restoranların bir numarası o. 1999 yılında www.rawchef.com isimli bir internet sitesi ve bir şirket kurmuş. O günden beri isteyen herkese danışmanlık veriyor. Peki niye Türkiye'de? Bu köşeyi takip edenler aylar önce yaptığım Ersin Pamuksüzer röportajını hatırlayacaklardır. Hani Karamehmet'in prenslerinden biriyken, "Ben nereye gidiyorum, hayatım işten mi ibaret olacak?" diye bir hesaplaşma yaşayıp her şeyi bırakan işadamı. Hatırladınız mı? Bir nevi Ferrari'sini satan bilgenin Türk versiyonu. Önce Hindistan'a gitmiş, meditasyon ve yogaya vermişti kendini. Ardından detoksla tanıştı ve bizi de tanıştırdı. Şimdi ise Türkiye'nin ilk canlı-pişmemiş yemeklerinin sunulduğu bir restoran açtı. İsmi SAF Bir süreliğine de Chad Sarno ile anlaşmış. Resmi bir açılış olmamasına rağmen, tüneldeki SAF dünyadaki bu akımı yakından takip edenlerce çoktan keşfedilmiş bile. Meraklı listesi oldukça geniş bir yelpazeden oluşuyor. Aliye Simavi, Ömer Koç, Esat Edin, Emir Yargıcı, Ali Karacan, Edip İlkbahar mekânda gözüme çarpan isimlerden. Peki amaç nedir? Niye böyle bir restoran? Pamuksüzer'in kendi deyimiyle "90 yaşında bile su kayağı yapabilmek" için. Yani çok değil ama kaliteli ve sağlıklı yaşlanmak. Tabii bir miktar da ömrü uzatmak. Ne yalan söyleyeyim, pişmemiş yemek denilince ben orada biraz dururum. "Tüm dünya peşinden gidebilir ama ben Türk'üm kardeşim, baklavasız, mantısız yaşayamam" cümleleriyle söze başladığım yemekte yine ne kadar önyargılı davrandığımı göstermişim. Sonradan anlıyorum. Peki nedir bu pişmemiş yemeğin sırrı? Söz şefte. "Pişmemiş beslenme biçimi öncelikle enzimleri esas alır. Yabancı bir maddeyi tükettiğimiz zaman bedenimiz bunu anlar ve kendini korumak için kendi enzimlerini ürütmeye başlar. Bu da hastalıkların habercisidir. Enzimlere zarar vermeden, doğal bir işleyişle beslenirsek sindirim aşamasında bile çok az problemle karşılaşırız. Örneğin ben artık soğuk algınlığını unuttum bile." SAF'ta yemekler tamamen pişmemiş değil, 40 derecede işleniyorlar. Ama örneğin hayvansal ürünler kullanılmıyor. Süt yerine hindistancevizi sütü, çikolata yerine doğal kakao, protein ihtiyacı için cajoo fıstığı, şeker yerine ise dikenli bir kaktüsten elde edilen şurup kullanılıyor. Böyle yazınca kulağa nahoş gelse de ne tatlılar yapıyorlar inanamazsınız. Özellikle naneli dondurmayı öneririm. Şekersiz sütsüz nasıl oluyormuş lütfen deneyin. Chad Sarno Türkiye'ye özel bir mönü hazırlamayı da ihmal etmemiş. Baharat ve aromatik tatlar ağırlıklı. Dünyada hızla yayılan raw food restoranlar hakkında yazacak birkaç unsur daha var örneğin "Organik yemek için 10 sebep nedir?" gibi... Ayrıca "İçkiler nasıl yapılıyor, et yerine ne yiyoruz?" sorularının cevabı da ilginç ama bugün yerim dar. Haftaya bütün bilgiler burada. Bekleyemeyenler için.www.safrestaurant.com
|
