| |
Tren ilerliyor
Ankara-Brüksel hattında gerilim son haftalarda belirgin biçimde azaldı... Bunda hiç kuşkusuz 8 başlıkta müzakerelerin askıya alınmasıyla Avrupalılar'ın korkularının, diğer başlıklarda müzakerelerin sürdürülmesiyle de Türkiye'nin kaygılarının yatıştırılmasının ciddi etkisi var. Ayrıca Fransa'daki cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyasında adayların Türkiye'nin AB üyeliğinden pek söz etmemeleri de hayra alamet. Fransızlar'ın gündeminde Türkiye'nin alt sıralara düştüğünü, siyasilere "Ekmek kapısı" olmaktan çıktığını gösteriyor. Eh, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'a hediye ettiği tarihi bira kupası tartışması da tatlıya bağlandı: Meğer rölyefte Napolyon'un Mısır'da Osmanlı ordularına karşı zafer değil çiçek varmış. Berlin'in cümleleriyle aktarırsak, "Zaten kupa 1711'de yapıldığına, Napolyon da 1769'da doğduğuna göre böyle böyle birşey nasıl mümkün olabilir?" Kısacası, "Bilim ve Araştırma" faslından 9.5 ay sonra "İşletme ve Sanayi Politikaları" başlığı da açıldığına, Haziran'a kadar üç başlığın daha açılacağı sözü verildiğine göre, trenin yola girmekte olduğunu söyleyebiliriz. Her ne kadar AB Komisyonu'nun genişleme komiseri Olli Rehn'in ifadesiyle, "Raylar biraz hasar görmüş olsa da..." Peki tren er veya geç son istasyona varabilecek mi? Rehn "Ben falcı değilim" diyor ama AB'nin 50'inci yıldönümü nedeniyle gelecek 50 yılla ilgili epey fal açan, senaryo yazan çıktı. Ciddi ciddi. Bu AB medyumlarının ortak öngörülerine göre, Hırvatistan 2010'da, Sırbistan, Makedonya. Karadağ, Kosova, BosnaHersek grubu 2015'e kadar AB'ye katılacak. Onları 2015-2020 arasında Arnavutluk ve Moldova izleyecek. "Geriye sadece Ukrayna, Belarus ve İzlanda ile burunlarından kıl aldırmayan Norveç ve İsviçre" kalacak" diyorlar. (Lihtenştayn'ı saymayı unutuyorlar!)
Türkiye senaryoları Ya Türkiye? İşte medyumların kürelerinden yansıyan 50 yıl sonraki Avrupa kehanetlerine iki örnek: - Yıl 2057: Ukrayna ve Belarus'u da bünyesine katmış olan AB, kıtanın tümünü kapsamanın coşkusunu yaşıyor. Doğuda Çin'in gücünden korkan Rusya güvenceyi AB'de arıyor ve tam üyelik başvurusu yapıyor. Türkiye ise insan haklarında henüz AB kriterlerine ulaşmadığı için 100'üncü yıldönümü şenliklerini de dışardan izliyor! Bu ilk senaryo. İkincisi de şöyle: - Yıl 2020: İspanya eski Başbakanı Jose Luis Rodriguez 6 yıldır AB Komisyonu Başkanı. 2014'te genişleme defterini kapatan Zapatero, dışarda kalmış ülkelerin gönüllerini almak için AB zirvesini Karadeniz kıyısındaki Ukrayna kenti Yalta'da topluyor. Ukrayna, Rusya'nın vetosu nedeniyle AB'ye giremedi. Türkiye ise Fransa, Avusturya ve Bulgaristan'daki referandumlarda "Hayır" çıkmasıyla üyelik başvurusunu geri çekip AB macerasına son verdi! Elimizde böyle 4 senaryo daha var. Hepsi de AB'nin genişleme uzmanı araştırma merkezlerince yazıldı. Ve hepsi de Polonya ile Litvanya arasındaki Rus kenti Kaliningrad'ın bile AB'ye katılabileceğini öngörüyor ama Türkiye hayır! Ama yine de siz bu senaryolara değil, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan'a kulak verin: "Duygusal tepkilere gerek yok. 'Falanca lider şöyle dedi, filanca bizi istemiyormuş' diye moralimizi bozup, kimsenin bu hakkı (tam üyelik) elimizden almasına izin veremeyiz. Rasyonel olmalıyız ve gayet rasyonel bir şekilde, bu süreçten kendimize çıkar sağlamanın peşine düşmeliyiz." Bizim de baştan beri savunduğumuz bu zaten.
|