kapat
   
SABAH Gazetesi
 
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Atilla Dorsay @ SABAH
 
Berlin'de Türk olmak ve Türk filmi izlemek
Bir Sevgililer Günü eksikti
Küçük Serçe'nin inanılmaz öyküsü

Küçük Serçe'nin inanılmaz öyküsü

Berlin'de gördüğüm filmlerden biri, açılış filmi olan La Vie en Rose hâlâ aklımdan çıkmıyor. Aradan birçok film geçti, ama unutulmaz şarkıcı Edith Piaf'ın yaşam öyküsünü anlatan bu filmin kimi sahneleri hâlâ belleğimde. Çünkü Edith Piaf gibi bir kişilik, biraz da 20. yüzyılın kendisi demek. Hikâyesi de biraz 20. yüzyılın hikâyesi. Gerçek anlamda sokaktan gelmiş, ilgisiz annesiyle sorumsuz babası arasında alabildiğine yoksul bir çocukluk geçirmiş, çocukluktan daha çıkmadan kendisini sokaklarda bulmuş minicik bir kadın. Ama o görkemli sesiyle ve eşsiz sanatıyla, koca Fransız halkının geçen yüzyıldaki en sevilen sesi olmayı başarıyor. Ama neler pahasına? Ne yalnız geceler, ne sefalet ve düşkünlük uçurumları, ne ihanetler, ne hayal kırıklıkları? Ne hastalıklar, ne ölümlerden dönmeler. Ve filmin çeşitli karelerinde bu serüvende ona eşlik etmiş isimler anılıyor, yüzler beliriyor. İşte Olympia konserinden sonra onu kutlamaya gelen Marlene Dietrich... "Charles...'' diye seslendiği şu küçük adam Charles Aznavour'un gençliği değil mi? Olympia'nın efsanevi patronu Bruno Coqatrix. Ona son şarkılarını, bu arada ünlü Je Ne Regrette Rien'i getiren Charles Dumont. Ona hep hayran olan Jean Cocteau. Ve de elbette Marcel Cerdan. Cezayir kökenli bu ünlü, yakışıklı, minik serçeyi dev gibi gövdesiyle saran bu büyük boksör... Ve aralarında oluşan büyük aşk. Öyle bir aşk ki, Edith'i alıyor, yaşadığı tüm mutsuzluklardan sanki bulutlara taşıyor. Ama kader bu. Ve hayat çoğu zaman hayal gücümüzün yarattıklarından daha zalim olabiliyor. Kim derdi ki hem de Edith'in ısrarları sonucu New York'tan Paris'e gelmek için bindiği uçak düşecek ve koca Marcel ölüme doğru kanatlanacak? O küçük kadın artık teselli bulabilir mi? Yoksa artık tüm yaptığı, kendi ölümüne doğru giden yolu yavaş, ama emin adımlarla kazmak mı? İçkisiyle, ilacıyla, haplarıyla? Biraz duygusallaştım galiba. Ve belki de abarttım. Neyse, yakında bizde de gösterildiğinde kendiniz gider görürsünüz. Ama bir şeyi mutlaka eklemeliyim: Filmin yarattığı etkide en büyük pay, yönetmenden çok Edith Piaf'ı oynayan bir başka küçük kadında, genç Fransız oyuncusu Marion Cotillard'da. Bu adı bir kenara yazın. Berlin'den bir ödülle dönmemesi mucize olur. Ayrıca ileride de çok ünlü olacağına bahse girerim.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Tarihi eserlerin kıymeti bilinmeli   / 23-03-2007
 Pierre Loti'yle bir sabah   / 23-03-2007
 İki büyük sanatçıyla geçen saatler   / 16-03-2007
 İki ustayla söyleşi   / 16-03-2007
 Değişmenin önlenemez çekiciliği   / 09-03-2007
 Değişmenin önlenemez çekiciliği   / 09-03-2007
 Ne işiniz var kardeşim Urfa'larda?   / 02-03-2007
 Ne işiniz var Urfa'da?   / 02-03-2007
 Herkes birden nasıl demokrat kesildi...   / 23-02-2007
 Berlin'de Türk olmak ve Türk filmi izlemek   / 16-02-2007
  » Yazarlar
    Alışveriş
    Yaşam
    Ajanda
    Güncel
    Gezi
ATİLLA DORSAY
Kentin taşı toprağı altın olurken...
İstanbul'un tarihi...
Siyasette değil sanatında ilerle
Siyasette değil sanatında ilerle
Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin, 'spor bakanı' olmak isteyen Hülya...
"Mardin'de bol fotoğraf çektim"
atv ekranlarının reyting rekorları kıran dizi filmi "Sıla"nın güzel...
İnternette sanal çeteye son
SABAH'ın "Temiz İnternet" kampanyası Başbakan'ın katıldığı...
Kerkük'e heyet gönderebilirsiniz
'Irak Cumhurbaşkanı, Erdoğan'a "Kerkük'ün tapu kayıtları ve...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.