Olimpos'un yaramaz çocukları!
Maçtan geliyorum, maça gidiyorum! Atina'da Türk seyircisine kapalı oynanan Türkiye - Yunanistan maçını izlemeye gittim. 4-1'lik skorla Türk futbolu adına tarihi bir olaya tanıklık ettim. Eğer bir aksilik olmazsa 3 Nisan'da Suriye'de oynanacak FenerbahçeHalep maçını da izleyeceğim. Oysa ben futboldan hiç anlamam; televizyonda maç izlemeye bile tahammülüm yoktur. Futbol kulüpleri benim için herhangi bir şirket gibidir. Hal böyleyken benim gibi futboldan anlamayan biri ne diye Atina'ya gider? Çoğunuza komik gelebilir, ama görünen o ki Olimpos'un çocukları, futbol söz konusu olunca Türkler'den bile fanatik. Ben de hem bu fanatizmi hem de yükselen milliyetçi dalganın AB üyesi ülkelerin statlarına nasıl yansıdığını görmek için Atina'ya gittim. Türkiye Yunanistan maçını izlemek bu açıdan müthişti. Atina'ya uçmak için havalimanına gittiğimde Anadolu Grubu'nun Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan ve eski bankacı Burhan Karaçam ile karşılaştım. "Maçı alırız!" dediler. Gidişte uçak tıklım tıklım doluydu. 39 bin kişilik Karaiskaki Stadı'nı ise hıncahınç Yunanlı fanatikler doldurmuştu. Eh, Yunanlılar çifte bayram hazırlığı yapıyor, sayısı 150'yi bile bulmayan Türk izleyiciler, sakin sakin takımlarını destekliyordu. 25 Mart, Yunanlıların milli bayramı; 177 yıl önce Osmanlı'dan koptukları günü kutlamanın heyecanını yaşıyorlar. Hoş, Türkler de boş durmuyor. Maç izlemeye gelen mutlu azınlığın özel uçakları Atina Havalimanı'nı kuşatmıştı! Maçı izlemeye kimler gelmedi ki? Çukurova Grubu'nun patronu Mehmet Emin Karamehmet ile Osman Berkmen, oradaydı. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ile CHP Milletvekili Bülent Tanla maçı izleyip hemen döneceklerdi. Ağaoğlu Şirketler Grubu'nun patronu Ali Ağaoğlu, "Hayatımda ilk kez maça geldim," diyordu. Öger Turizm'in ortaklarından Ünal Öger, Jolly Tur'un sahibi Sinan Vardar ile karşılaştık. Futbol Federasyonu sekreterleri dahil tam kadro oradaydı. Türkler sakin, ama heyecanlıydı... Yunanlı taraftarın bir bölümü çok efendice davrandı. Çoğunluk ise aşırı milliyetçi duygularını dışa vurmaktan çekinmedi. Milli Marşımız okunurken 'Yuh' çektiler, maç esnasında Alman Nazi Partisi'nin amblemlerinden oluşan pankartlarını stat içinde açtılar. Bize bir an Hitler'i anımsattılar. Yetmedi, Kıbrıs meselesi de pankartlara yansıdı. Kale arkası çöplük alanına dönüştü. Sopalar, su şişeleri havada uçuştu. Bu görüntü yanıbaşımızda oturan Yunanlıları bile ürküttü!!! Türkiye ise maçta futbol adına yapılması gerekeni yapınca, bir avuç çapulcu daha da çıldırdı. İki ülkenin tarihine, liderlerine ve AB vatandaşlarına yakışmayan görüntüleri sergilemekten kaçınmadılar. Biz, bir ara stattan çıkamayacağımızı düşündük ama aklı selim Yunanlılar, aşırı fanatikleri sakinleştirip stadın dışına taşıdılar taşımasına da biz tam iki saat otobüslerde bekletildik. Polis, fanatiklerin köprü altlarına saklanıp olay çıkarmasına izin vermedi. Kim ne derse desin, dozu artan etnik milliyetçilik beni ürkütüyor! Ama hakkını teslim edelim, maç sonundaki sembolik bile olsa Yunanlı taraftarların bizi alkışlamaları güzeldi. Zeytin dalı yeşeriyor. İki halk birbirine her şeye rağmen yakın duruyor. Üstelik Atina sokaklarında mutlu mesut dolaşan sokak köpeklerini çok sevdim. Atinalılar, sokak köpeklerine bağlılar, onları besliyorlar. Bu tavır önemli. Dünyadaki her canlı için olduğu gibi, felsefesi Antik Yunan'a uzanan Yunanlı için de bu geçerli: "Yaşam haktır." Bu da gösteriyor ki; yükselen milliyetçilik karşısında barış her zaman kazanacak!!!
|