Devlet Bakanı Şener'e cevabı kim verecek?
Cari işlemler dengesi son üç yılda en çok konuşulan konular sıralamasında ilk beşte yer alıyor . Kamuoyu cari işlemler açığındaki hızlı büyümeyi ve sermaye hareketlerinin seyrini yakından izlemektedir. Nedeni, yakın dönemde yaşadıklarımız ve dış dünya ile olan ekonomik ilişkilerimizin seyridir. Bu konunun anlaşılması ekonomik hatta siyasi dinamiklere ilişkin tahminlere de yardımcı olur. Ödemeler bilançosu, bir ülkede mukim kişiler ile yurtdışında mukim kişiler arasında, belli zamanda yapılan faaliyetlerin izlenmesini sağlar . Sadece, mal ticaretinin serbest olduğu dönemlerde bilançonun en önemli kalemi dış ticaret dengesi, hizmetler dengesi, yatırım gelirleri dengesi ve cari transfer dengesinden oluşan cari işlemler idi. Bu bölümde, dışarıya satılan mal ve hizmetler ile alınan mal ve hizmetlerin parasal değerleri bulunur. İhracat, ithalat, taşımacılık, turizm, her türlü hizmetler, yurtdışında yapılan doğrudan yatırım, portföy yatırımı veya diğer yatırımlardan elde edilen gelirler ile yurtdışındakilerin ilgili ülkedeki yatırımlarından elde ettikleri gelirler vardır. İşçilerin dövizleri ve özel transferlerde bu bölümde kayda alınır. Cari işlemler hesabında, yurtiçindekilerin yurtdışına yaptıkları mal ve hizmet satışı ile dışardaki yatırımlardan elde ettikleri gelirler ve dışardan yapılan transferler gelir olarak kaydedilir. Yurtdışındakiler tarafından yapılan benzer işlemler ise bilançoya gider olarak kaydedilir. Gelirlerin giderlerden fazla olması durumunda cari denge fazla verir. Tersi açığı, eşitlik ise denge durumunu gösterir. Cari işlemlerin fazla verdiği durumlarda döviz rezervleri artar, aksi durumda ise azalır. Merkez Bankası'nın ödemeler dengesi üzerinden likidite yaratması da bu mekanizmaya. Cari işlemler dengesi tasarruf yatırım ilişkisini gösterir . Denge fazla veriyor ise tasarruflar yatırımlardan fazladır. Açık var ise, tasarruflar yurtiçi yatırımlardan daha düşük demektir. Tasarruf açığı oluşmuştur. Dengesizlik rezerv hareketleri yoluyla giderilir. Öte yandan, sadece mal ve hizmetlerin değil, sermaye hareketlerinin de serbest olduğu sistemlerde ödemeler dengesi analizi çok daha farklıdır . Cari işlemler kadar önemli kalem sermaye ve finans hesabıdır. Finans hesapları kalemi, doğrudan sabit sermaye yatırımlarını, para ve sermaye piyasalarına yapılan portföy yatırımlarını ve rezerv varlıklarını içerir. Yurtiçindekilerin yurtdışına yaptıkları her türlü yatırımlar, verdikleri krediler, banka rezervlerindeki artış sermaye çıkışını gösterir. Yurtdışındakilerin ilgili ülkelere yaptıkları benzer işlemler ise, sermaye girişini ifade eder. Ödemeler dengesinin bu iki önemli kaleminin seyri aynı zamanda döviz rezervinin düzeyini ve hareketlerini etkiler . Rezervlerdeki hareket, kur politikası tercihine bağlı olarak merkez bankalarının para politikasını etkiler. Türkiye'de cari işlemler dengesi son 25 yılda, 6 yıl dışında açık vermiştir. Fakat, 2002-2006 dönemindeki 5 yılda verilen açık diğer dönemlere göre rekor seviyeye ulaşmıştır. 1990-2001 dönemindeki on iki yılda toplam açık 20 milyar dolar iken, 2002-2006 dönemindeki beş yılda toplam açık 80 milyar dolara ulaşmıştır. Cari açığın bu düzeyine bakarak TL nin yabancı paralar karşısında hızla değer yitirmesini beklemek doğal olurdu. Tam tersine, TL değer kazandı. Bu sürede, Merkez Bankası'nın rezervleri ilk dönemde 18 milyar dolar, ikinci dönemde ise 35 milyar dolar arttı. Rezervlerinin artmasının ana nedeni sermaye girişi olmuştur. Türkiye'de sermaye hareketleri 1989 yılında serbest bırakılmıştır. 1990-2001 döneminde net sermaye girişi toplam 47 milyar dolar iken son beş yılda 130 milyar dolara ulaşmıştır. Merkez Bankası dalgalı kur rejiminde kurların piyasalarda belirleneceği ve müdahale edilmeyeceğini açıklamıştı. Açıklamanın tersine, döviz satın alınmış, müdahale gerekçesi olarak da aşırı dalgalanmanın önlenmesinin amaçlandığı belirtilmişti. Merkez Bankası'nın müdahalesine rağmen TL değer kazanmıştır. Net sermaye girişinin en önemli nedeni dünya ekonomisindeki büyüme, dış piyasalarda likiditenin yüksek ve faiz oranlarının düşük olmasıdır . Son beş yılda gelen net sermayenin yüzde 61'i olan 79 milyar doları özel sektör borçlanmasıdır. Bunun da yarıya yakını olan 35 milyar doları banka dışı özel sektör tarafından yapılmıştır. TL'nin değerlenmesinden en çok şikâyet eden özel sektör değerlemenin de ana nedeni durumundadır. Bankaların borçlanması ise, 21 milyar dolar olmuştur. Öte yandan, doğrudan yabancı sermaye girişi ve sermaye piyasalarına yapılan yatırımlar yoluyla son beş yılda gelen sermaye miktarı 62 milyar dolara ulaşmıştır . 1990-2001 döneminde gelen toplam 1 milyar dolar dikkate alındığında asıl dinamiğin nereden geldiği daha iyi anlaşılır. Sermaye girişi sürdüğü sürede TL'nin değerlenmesini istemiyorsak yeni döviz talebi yaratılmalıdır. Bugünlerde en çok şikâyet ettiğimiz cari açığın mevcut düzeyi dahi küçük gelmektedir. Türkiye'de 2001 yılından sonra dalgalı kur rejimine geçilmiştir. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in açıklıkla ifade ettiği gibi bu rejimin ödemeler dengesi sorununa otomatik çözüm olacağı söylenmişti. Fakat sonuç öyle olmadı. Sayın Bakan, gelişmelerin neden ve sonuç ilişkisini analiz edilmesini ve tartışılmasını istiyor . Son derece yerinde bir öneri. Bu tartışmanın asıl tarafları Hükümet ve Merkez Bankası'dır. Umarım kısa sürede kamuoyunu tatmin eden bir açıklama yapılır. Bu tartışma sermaye hareketinin tersine döndüğünde daha da önem kazanacak.
|