|
|
Irkçılık dalga dalga yayılırken
Olaya bakınız... Ataşehir gibi uygar bir semtteki apartmana yönetici seçilen İshak Baruh adlı vatandaşımız, bina sakinlerinden 'miliyetçi söylemleriyle bilinen emekli albay' bilmem kimin sözlü saldırısına uğramış. Albay "Burası Türkiye, ben de Türk'üm. Burada Türk kanunları geçerlidir, Türkiye Türklerindir," diye bağırmış. Zaten albay Kuvai Milliye Derneği üyesiymiş, derneğin internet sitesinde ünlü milliyetçi avukat Kemal Kerinçsiz'i övmüş ve de şöyle yazmış: "Şimdi moda hem Kürt hem Ermeni hem azınlık olmak. Söz bitmiştir. Anadolu'ya yeniden ve en baştan girilmelidir." Açılan söz konusu davada ise albayın avukatı biliniz kim? Bildiniz: Elbette Kemal Kerinçsiz!
SIRA YAHUDİLERDE "Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş," deyip geçmek gerek ama insan yapamıyor. Ermeniler bitti, sıra Yahudilere geldi. O Yahudi kökenli vatandaşlarımız ki daha engizisyon zamanında Kanuni tarafından ülkemize davet edilmişler, yüzyıllar boyu içimizde, bizden biri gibi yaşamışlardır. Nazilerin soykırım döneminde özellikle gözetilmişler ve kimileri yine bize sığınmışlardır. Onlar, İstanbul'a ve Türkiye'ye bir renk, bir çeşni, bir ayrı boyut katmışlardır. Ve o Yahudilerdir ki Türkiye devleti, en sıkışık zamanlarında onlara başvurmuştur. Yalnızca Varlık Vergisi sırasında değil, adına Ermeni Tasarısı denen bela her ortaya çıktığında, Amerikan kamuoyunu ve yöneticilerini bu haksız suçlama karşısında uyarmak için ABD'nin ünlü Musevi lobisinin az mı kapısını çaldık? Hâlâ da çalıyoruz... Evet, işte böyle. Bu noktaya geldik. Böyle yaparak ne kadar Türk olduklarını ispat edeceklerini sananlar, öncelikle insan olmayı öğrenseler... İlla da Türk olmayı insan olmanın önüne koyacaklarsa, o zaman da yüzyıllar boyu Türk hoşgörüsünün ve insancıllığının en büyük tanığı olmuş bir ırka karşı böyle davranmaları, acaba gerçek anlamda Türk olmakla, gerçek milliyetçilikle en küçük şekilde bağdaşıyor mu? Bir de bunu düşünseler!
|