'Tarikat hocaları' ile ikinci buluşma...
Cumhurbaşkanlığı ve genel seçim tarihi yaklaştıkça siyasi partilerin toplumun farklı kesimleriyle ilişkileri de yoğunlaşıyor. Her seçim döneminde, esnaf odaları, işçi sendikaları, hemşehri dernekleri siyasetin önemli ilgi odakları haline geliyor. Ancak bunlar arasında belki de Türkiye'ye özgü bir kesim daha var: Tarikat ve cemaatler... Bu yapıların, resmi bir konumları olmasa da siyasette etkin oldukları kesin. Özellikle merkez sağ siyaset 1950'den beri tarikat ve cemaatlere hep açık oldu. 90'larda Ecevit bu geleneği bir biçimde bozmaya çalışsa da çok etkili olamadı. Bu kesimlerin oyları ağırlıkla merkez sağ partilerde toplandı. Peki önümüzdeki seçimde durum ne olacak? Bu soruyu biraz da zamanından önce gündeme taşımamızın nedeni, eski başbakanlardan Necmettin Erbakan'ın İstanbul Fatih'te "Tarikat hocaları" ile yeni bir toplantı yapmasıydı. Tıpkı, 28 Şubat postmodern darbeden önce başbakanlıkta yapılan "Tarikat liderleri" yemeği gibi, Erbakan bu kez İstanbul'da onlarla buluştu. Tabii bu toplantıyı diğerinden ayıran, sadece bir "Tarikat"a, Nakşi'lerin en büyük kollarından biri olan Fatih Çarşamba merkezli İsmail Ağa Cemaati'ne mensup hocaların çağrılmasıydı. Amacı da seçim sürecine girilen Türkiye'de, tarikatlarla Saadet Partisi'ni yeniden buluşturmaktı. Erbakan'la birlikte kardeşi Kemalettin Erbakan ve eski bakan İsmail Müftüoğlu da vardı.
Toplantıya hangi hocalar katıldı? O gün Fatih'teki bir evde gerçekleşen toplantıya İzmit, Sapanca ve İzmir'den gelenler de dahil toplam 65 "Hoca" katıldı. Mahmut Ustaosmanoğlu çok hasta olduğu için toplantıya gelememişti. Ama Erbakan onu ihmal etmemiş o günün öğleni ziyaret etmişti. Mahmut Hoca'nın, o görüşmede Erbakan'ın çağrısına katılmayacak olanlara yönelik şöyle dediği konuşuluyor: "Rahatsızlık gibi mazeret kabul edemeyiz. Cihat halinde mazeret olmaz." Ancak, mazeret öne sürmeden de gelmeyen önemli isimler vardı. Özellikle İstanbul'da en etkili Mahmut Hoca'nın üç kurmayının Kemal Efendi'nin, Hasan Hoca'nın, Mustafa Bilici Hoca'nın ve Abdullah Vanlıoğlu'nun katılmaması herkesi şaşırtmıştı. Saadet Partisi çevresine göre gelenler arasında, Emin Saraç Hoca, Büyük Bayram Hoca, Mehmet Talu Hoca, Hikmet Hoca, Sapancalı Mehmet Hoca, Yusuf Hoca gibi etkili isimler vardı. Erbakan, Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu ve AB sürecinin neler getirdiğini anlattığı toplantıda; "basiret, hidayet ve feraset" gibi değerlerin önemli olduğunu vurgulayarak, herkese "Yanınızdaki komşuya gidin tebliği edin" çağrısı yaptı. Ancak Erbakan'ın bu arayışı hem dini cemaatlerde hem de siyaset kulislerinde fazla yankı yaratmadı. Çünkü, hâlâ dini cemaatlerin ve tarikatların ilgi odağında AK Parti vardı.
Saadet içe kapanıyor! Daha önemlisi ise son 15 yılda toplumun sosyolojik yapısındaki değişimdi. Araştırmacı Yazar Müfit Yüksel bu konuda şöyle diyordu: "Tarikatların siyaset açısından önemli olmaması mümkün değil. Ama toplum sekülerleştikçe tarikatlar da o anlamda etkisini kaybediyor. Ve çözülüyor. Dindar kesim bir şekilde iktidara geldi ve güç elde etti. Merkeze taşındı. Her alanda merkeze taşındıkça bireyselleşme de arttı. Bu nedenle blok oydan söz etmek zor." Tarikatlarla ilgili bu genel tespiti yapan Yüksel'e Erbakan'ın son görüşmesinin ne anlama geldiğini soruyorum. İlginç bir değerlendirme yapıyor: "Saadet Partisi tekrar eski geleneksel çizgisine büzülmeye başladı. Yani 91'de bir açılım yaptı, şimdi içe kapanıyor. Çünkü o açılımın zarar verdiğini gördü. İlk büyük zarar Türkeş'le yaptığı ittifakla oldu ve blok halinde Kürt oylarını kaybetti. Bu HADEP'i doğurdu. Sonra da buna benzer pek çok açılımı oldu. Bu açılımlar dolayısıyla AK Parti'nin doğduğuna inanıyorlar. Fakat artık büzülse bile Saadet Partisi'nin politbürosu yaşlandı. Ya el değiştirir ya da defnedilir."
|