|
|
|
|
|
Köşk'te ilk sivil: Bayar
|
|
Ordu kökenli cumhurbaşkanlarından sonra Köşk'e sivil Celal Bayar çıktı. Ancak hükümet ve Çankaya'nın Demokrat Parti'ye geçmesi başkentte "darbe" seslerinin yükselmesine neden oldu.
Silahların gölgesinde ilk sivil cumhurbaşkanı
Ordu kökenli cumhurbaşkanlarından sonra Köşk'e sivil Celal Bayar çıktı. Ancak hem hükümetin, hem de Çankaya'nın Demokrat Parti'ye geçmesi Ankara'da "darbe olabilir" dedikodularına yol açtı. Yeni iktidar da 15 general ve 150 albayı emekli ederek kendini emniyete almaya çalıştı....
Mahmut Celal Bayar'ın, 1945 yılında başlayan bir süreç sonucunda ilk sivil cumhurbaşkanı olarak 1950'de Köşk'e çıkması Cumhuriyet tarihi açısından çok önemlidir. 1939'dan 1945'e kadar süren İkinci Dünya Savaşı, Almanya, İtalya ve Japonya'daki totaliter rejimlerin yenilgisiyle sonuçlandı. Batı aleminde ABD'nin öncülüğünde bir demokrasi rüzgarı esmeye başlamıştı ve bu rüzgar savaş sırasında kah İngiltere'ye, kah Almanya'ya göz kırpan Türkiye'yi etkiliyordu. 24 Nisan 1945 günü ABD'nin San Francisco kentinde toplanarak demokrasiyi geliştirmeye ve Birleşmiş Milletler teşkilatını kurmaya karar veren 51 ülke arasında Türkiye de vardı. Artık belli olmuştu: Türkiye de çok partili rejime geçecekti... Geçecekti ama bunu kim, nasıl yapacaktı? Özetle şöyle...
BÖYLE SEÇİM OLMAZ! Cumhuriyet Halk Partisi'nin dört milletvekili (Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan) 7 Haziran 1945'te Meclis Grubu Başkanlığı'na "Dörtlü Takrir" adı verilen bir talep listesi sundular. Önergede özetle şöyle deniyordu: "Anayasamızda zaten varolan demokratik ruh, siyasi hayatımızda ve partimizin teşkilatında yoktur. Artık bu ruhu hayata geçirmeliyiz." CHP Meclis Grubu bu önergeyi reddetti. Bununla da kalınmadı: Menderes, Köprülü ve Koraltan partiden ihraç edildi. Bayar ise sonbaharda istifa etti. Dört arkadaş 7 Ocak 1946'da Demokrat Parti'yi kurdu. Bayar partinin programını kamuoyuna açıklamadan önce Cumhurbaşkanı İnönü'ye sunarak onayını aldı. Aralarında şu konuşma geçti: İnönü: Terakkiperver'de olduğu gibi "dini inanışlara riayetkarız (uyarız)" diye bir madde var mı?.. Bayar: Hayır Paşam; laikliğin dinsizlik olmadığı var... İnönü: Ziyanı yok. Köy Enstitüleriyle, ilkokul seferberliğiyle uğraşacak mısınız?.. Bayar: Hayır... İnönü: Dış politikada ayrılık var mı?.. Bayar: Yok... İnönü: O halde tamam.
İNÖNÜ'YE ALKIŞ YOK Tek parti devrinden kalma teşkilatlanma sayesinde, devletin tüm imkanlarını kullanan CHP'ye karşı, DP partiyle devletin ayrışması ve Cumhurbaşkanının da tarafsız olması gerektiğini savunuyordu. Erkene çekilen genel seçimler bu itiş kakış içinde 21 Temmuz 1946'da yapıldı. DP 16 ilde seçime katılamamış, 465 yerine ancak 273 aday gösterebilmişti. Tam anlamıyla şaibeli bir seçimdi bu: Oylar açık, sayım ise gizliydi! Nispi temsil değil, çoğunluk sistemi uygulanmıştı. Kaymakamlar, valiler halka DP'ye oy vermemeleri için baskı yapmıştı. DP'ye oy verenlerin çok olduğu yerlerde sandıklar çalınmıştı. CHP'nin 395 milletvekiline karşı DP ancak 66 milletvekili kazanabilmişti. Sıra Köşk seçimine gelmişti. DP İnönü'nün karşısına İstanbul milletvekili, (emekli) Mareşal Fevzi Çakmak'ı çıkardı. Ancak 451 mebusun oy kullanıldığı seçimde, İnönü 388 oyla tekrar cumhurbaşkanı seçildi.Çakmak 59 oy alabilmişti. Cumhurbaşkanı İnönü yemin etmek üzere Meclis'e geldiğinde DP'liler ayağa kalkmadı. CHP'liler İnönü'yü alkışlarken, DP'liler sessizce yerlerinde oturdular. Cumhurbaşkanının meşruluğu ilk kez tartışma konusu oluyordu. 1946'dan 1950 seçimlerine uzanan süreç epey sancılı geçti. Meclis'teki küçük DP Grubu CHP'yi hırpalamaya başlamıştı. Taraflar birbirlerini suçlayıp duruyordu. DP'nin yaptığı demokrasi mücadelesi, CHP'yi demokratlaştırıyordu: Adayların sadece parti merkezince değil, yüzde 70 oranında yerel örgütlerce belirlenmesine karar verilmişti. Valiler artık aynı zamanda parti il başkanı olamayacaktı. 16 Şubat 1950'de yeni seçim yasası kabul edildi. Buna göre oylama gizli, sayım açık yapılacaktı. Partiler sandık başlarında temsilci bulunduracaklardı. Bunlar hep muhalefetin talepleriydi. Ancak nispi temsil yerine çoğunluk sistemine devam ediliyordu ve bu sistem CHP'ye pahalıya mal olacaktı!
DP'NİN 'BEYAZ İHTİLAL'İ DP'nin Ali Fuat Cebesoy, Fahri Belen, Refet Bele gibi Milli Mücadele komutanlarını saflarına katarak gövde gösterisiyle girdiği 1950 seçimleri 14 Mayıs günü yapıldı. Sonuç tam bir şoktu: DP oyların yüzde 53.3'ünü, CHP ise yüzde 39.9'unu aldı... Çoğunluk sistemi yüzünden DP 408, CHP ise 69 milletvekili çıkardı!.. Millet Partisi yüzde 3.1 oyla bir sandalye kazanabilmişti... Meclis'e 9 da bağımsız girmişti. 27 yıldır işbaşında olan CHP'den iktidarın alınmasını DP'liler "Beyaz İhtilal" olarak nitelediler. Sıra cumhurbaşkanını seçmeye gelmişti. Basın ortaya bir sürü isim atıyordu: Ali Fuat Cebesoy, Halil Özyörük, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Sadri Maksudi Arsal, Prof. Nihat Reşat Belger gibi... Derken DP Meclis Grubu toplandı. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Bayar, 1938'de kullandığı taktiği bir kez daha öne sürdü: Herkes serbestçe gönlündeki adayı gizli pusulayla belirtecekti. Sonuçta büyük çoğunluk (345 kişi) Bayar için oy kullandı. Gerisi formaliteydi. Meclis 22 Mayıs'ta toplandı. Önce Refik Koraltan Meclis Başkanı seçildi. Ardından 453 milletvekilini oy kullandığı seçimle 387 oy alan Celal Bayar cumhurbaşkanı oldu. Bayar frakını giymiş olarak yemin etmek üzere Meclis'e geldi. DP'liler tutarlı bir davranışla ayağa kalmadılar ama yerlerinde oturarak yeni cumhurbaşkanını alkışladılar. CHP ise Bayar'ı ayakta karşıladı.
KÖŞK'TE GEÇEN 10 YIL Celal Bayar iki kere daha seçildi. * 1954 seçimlerinin ardından 14 Mayıs'ta yapılan oylamaya 513 milletvekili katıldı. Bayar 486 oyla tekrar cumhurbaşkanı oldu.
* 1957 seçimlerinden sonra oylama 1 Kasım'da gerçekleşti. 413 mebus Bayar'ı bu kez oybirliği ile üçüncü kez cumhurbaşkanı seçti. Bayar görevine 27 Mayıs 1960 darbesine kadar devam etti.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|