|
Başarısızlığa yakın ama ilginç
|
|
İşte çağdaş Türk sinemasından yeni bir 'opus' (yani eser). Tümüyle başarılı değil, hatta başarısızlığa daha yakın, ama yine de içinde çok ilginç şeyler barındırıyor ve olasılıkla bir yeni yönetmeni haberliyor. Amerikan filmlerinden fırlamışa benzeyen bir deneyimli ve 'haşin' polisin, Musa Rami'nin hikâyesi bu. Filmin başlarında Japon görünümlü (ve olasılıkla filmin adandığı Takeshi Kitano'yu hatırlatmak için konmuş) bir mafya babasını gereksiz yere kalbinden vurarak öldüren Rami, sonrasında o büyük ve kanlı çetenin ailesine yönelttiği tehditlerle boğuşuyor. Ayrıca birden 'beyin kanseri' olduğunu ve iki aylık ömrü kaldığını öğreniyor. Üstüne üstlük, kendisini inceleme konusu olarak alan psikoloji öğrencisi bir üniversiteli kıza abayı yakmasın mı? Hepsi kendi başına birer klişe olan bu olaylar, yönetmenin aşırı biçim oyunlarıyla (Las Vegas dizisindeki gibi ordan oraya büyük bir hızla devinen kamera, çılgın zoom'lar, kasten yanlış hesaplanmış, kafaları dışarda bırakan çerçevelemeler, vs.) ve de sürekli olaylarla aramıza giren, kimi en önemli konuşmaları anlaşılmaz hale getiren bir müzikle anlatılmaya çalışılıyor. Yönetmenin şaşırtıcı bir müzik anlayışı var. Örneğin tüm Rami ailesini Gloria Gaynor'ın I Will Survive'ıyla dans ettirirken, birden oradan Hamiyet Yüceses'in Bakmıyor Çeşmi Siyah'ına geçiyor. Ve kafanız allak bullak oluyor. Ama bu kargaşa içinde, yine şaşılacak kadar iyi ve etkileyici bölümler de var. Kendi adıma, baştaki intihar (?) sahnesini, öğrenci kız Funda'yla kafedeki ilk buluşmayı, Musa'nın müzikal biçimde okunan Kur-an'ı dinleyerek kendisini vurmaktan vazgeçmesini kolay kolay unutacak değilim. Ya da tüm final sahnesini. Bu sahnelerden kimi zaman çılgın bir neşe fışkırıyor (piknikteki dans), kimi zaman ise ölümcül bir romantizm, hüznün doruklarında gezinen bir melankoli duygusu... Ne olursa olsun, yönetmende biraz çılgınlık olduğu kesin!... Yine de Onur Ünlü'ye içtenlikle birkaç tavsiyemiz var. Öncelikle senaryosuna daha iyi çalışmak. Sonra müziğin görüntüyü katletmesine engel olmak, yüzeysel ucuzluklardan kaçınmak. Ve de uslupçuluğun ve stilize olma çabalarının yanı sıra, özellikle gündelik hayata ilişkin bölümlerde asgari bir gerçeklik duygusu yaratabilmek. Örneğin peşinde azılı bir çete olan Musa'nın eve geldiğinde kapıyı bile kapamaması, aile yemeğinde insanların masa çevresinde en iğreti biçimde oturmaları ya da beyin kanseri gibi hiç duyulmamış bir hastalık gibi şeyler, yönetmeni rahatsız etmedi mi? Bundan sonra etsin!.. Haluk Bilginer'in dört dörtlük bir oyun verdiği, Özgü Namal ve Ragıp Savaş'ı izlemenin her zamanki gibi keyifli olduğu film, özellikle yeni ve taze bir sinema arayanlara. Ama kusursuzluk arayanlara değil...
POLİS ** Yönetim ve senaryo: Onur Ünlü Görüntü: Aras Demiray Oyuncular: Haluk Bilginer, Özgü Namal, Ragıp Savaş, Sermiyan Midyat, Settar Tanrıöğen, Kaan Çakır, Emre Karayel, Zafer Diper / Eflatun Film- Medyavizyon yapımı.
|