|
|
|
|
|
|
Dizinin çirkin ördek yavrusu
- Bu kadar başarılı olacağınızı düşünüyor muydunuz? - Hâlâ başarılı bulmuyorum kendimi.
- Eyvah! Mükemmeliyetçi misiniz? - Ben kendimi çok eleştiririm, bazen tekrara düştüğümü hissediyorum. Kendimi hiçbir zaman beğenmem.
- Dizinin içinde geriye düşme korkunuz var mı? - Tek korkum Gülse Birsel'e esin verememek.
- O nasıl oluyor? - Yazar sizin yaptığınız bir şeyden coşup, onu parlatıp başka türlü bir daha yazar. Örneğin; bir gün Hümeyra "Hadi kalkın çay hazırlayın," dedi. Ben hızlanıp Gülse'yi dirseğimle ittirdim "Sen ne anlarsın ki çay hazırlamaktan," edasıyla. Ertesi hafta o harekete Gülse sahne yazmıştı.
-
Siz bu Makbule'yi hayatınızın neresinde gördünüz? - Benim içimde Makbule yok! Ama bir sürü öyle abla tanıyorum. Ortak paydaları kendilerine olan aşırı güvenleri ve aymazlıkları. İnsan haddini bilmeli. Güzel değil, ama çok güzel olduğuna inanıyor.
- Ama kimdi bu kadınlar, teyzeniz mi, halanız mı? - Nasıl rezil edebilirim ailemi Ayşe! Bunları açıklayamam. Akraba, eş, dost, tanıdık bir sürü Makbule var etrafımda.
- Şu memeleri ittirme, toplama hareketiniz nereden? - (Gülüyor) Öyle bir arkadaşımızın arkadaşı vardı. Sonra oturduğu yerde, 'seni dinliyorum' ayağında dökülen saçlarını toplayıp toplayıp kül tablasına koyan bir ablamız...
- Dizinin çirkin ördek yavrusu olmak sinirinizi bozmuyor mu? - Aksine Burhan Altıntop'un Makbule'yi güzel bulduğu bölüm beni yordu. Ben hiç güzel olmak zorunda kalmadım, güzel olmak çok zor bir şey. Güzelleşmem için sete iki saat ara verildi. Halbuki Makbule'ye saç-makyaj yarım saatte hazırlanıyorum.
- Hayattaki Makbule'lere ne demek isterdiniz? - Ah bir sihirli değneyim olsa da şu gözünün önündeki perdeyi bir kaldırabilsem! Toplama şu saçları öyle, çıkar o altınları Allah'ın cezası...
|
|
|
|
|
|
|
|
|