|
|
Nevruz ve tezgâh
Üç gündür Nevruz ve özenle oluşturulmaya çalışılan provokatif ortama dikkat çekmeye çalışıyorum. "Apo zehirlendi" iddialarının bölgede gerilimi artırdığını, bu bahaneyle hassas kentlerde tahrik edici eylemler tezgahlandığını belirtiyorum. Böyle bir iddianın iler-tutar tarafı yoktur. İddia sahiplerinin, bunu önce Türkiye'de yetkili mercilere iletmek yerine Roma'da bir basın toplantısıyla açıklamalarını aynı tezgahın bir parçası olarak gördüğümü ısrarla vurguluyorum. PKK çizgisinde siyaset yapmakta ısrar eden kişi ve kurumların bu tezgahı bozucu bir tavır almamasını eleştiriyorum. Ancak aynı eleştiri hükümete de yöneltilebilir. Hükümetin bu provokatif girişimi bozma konusunda ustaca hareket ettiğini söylemek zor. İktidar, kararları devletin resmi görüşü gibi değerlendirilecek Adli Tıp yerine Türk Tabipleri Birliği'nden bir heyeti İmralı'ya gönderse, bölgedeki tansiyonu bir anda düşürebilir. Böyle bir gelişme, görünür tezgahı bozacak bir hamle olacaktır. Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça, şiddeti istikrarsızlaşmanın bir unsuru olarak kullanmak isteyenlerin girişimleri artacak. Böyle bir gelişmeden en fazla zararı iktidar görecektir. Çünkü her türlü sokak hareketi insanların anti-demokratik çözüm arayışlarını artırıcı bir etki yapacaktır. Bu işin bir yanı. Diğer yanı ise siyaset gündemine giren, "it", "yaratık" gibi değerlendirmeler. Bu tip sözcükler, toplumsal barışa değil, düşmanlığa hizmet eder. Çatışma ortamına sürükler. Yetkili konumlarda olan kişilerin, bölge insanının duygularını incitebilecek sözler kullanırken en az iki kere düşünmelerinde yarar var. Bu tür her sıfat, duyguları incitmekle kalmaz ırkçı duyguları tahrik eder. Türkiye'nin şu anda en son ihtiyacı olan şey, şiddet ortamı, sokaktaki insanların birbirine düşman olmasıdır. Ancak iktidar şu anda bir "kuşatılmışlık" ortamı içinde görünüyor. Uzattığı dost eline karşılık alamadığını düşünen AKP yönetimi, bölgedeki gelişmeleri yeterince değerlendiremiyor olabilir. Cumhurbaşkanlığı seçimine odaklı bir siyaset, geçici körlük yaratabilir. Bu körlüğün bedelini ödeyecek ilk kurum kaçınılmaz olarak siyasi iktidar olacaktır. İktidarın bir iki bakanın belirlediği bir çizgiye takılıp geniş resmi görememesi ülkeye kötülüktür aslında. Nevruz öncesi sorumluluk sahiplerine bir kez daha hatırlatayım istedim. İnisiyatifi ele almak için hala çok geç değil bence.
|