Papermoon siyaset ve CHP
"Siyasetin bir zarafeti vardır. Siyaset hep asık suratlı bir iş değildir. Siyasetin uygar tarafı da vardır Aslı'cığım. Bunu görmek, göstermek lazım." Yukarıdaki sözler, siyasetin usta kalemi Yavuz Donat'a ait. Dün gece Yavuz Abi'yle birlikte, Ankara'nın yeni "in" mekanı Papermoon'daydık. Papermoon, bir zamanların RV ya da Washington lokantaları gibi "Başkent siyasetinin kalbinin attığı yer" sayılmaz. Daha kat etmesi gereken çok yol var. Ancak yeni oluşu ve başkentin "lokanta fakiri" hali, ister istemez Papermoon'u son aylarda kritik yemeklerin gözde mekanı haline getirdi. Biz de önemli bir siyasetçi, CHP lideri Deniz Baykal'la birlikteydik. Ankara'da birçok kişi Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkmasının CHP'nin işine geleceğini söylüyor. Ancak ben o yemekte Deniz Bey'den bu fikri paylaştığına dair en ufak bir sinyal almadım. Tam tersine, Baykal son dönemde muhalefetin dozunu yükseltti. Özellikle Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Çankaya için ehliyetini sert bir dille sorgulaması, iki gündür örtülü ödenek konusunda gündeme getirdiği iddialar ve AK Parti'deki yolsuzluk iddialarına yoğunlaşması, Çankaya sürecinin "kanlı" geçeceğinin garantisi. Baykal'a sorduğumuzda "İstiyor. Ama olamaz, olmamalı" diyor. Peki yine de çıkar mı? Bu konuda Başbakan Erdoğan'ın son dakikada vazgeçebileceğini tahmin ediyor. Siyaseten ne düşünürseniz düşünün, Deniz Baykal kişisel diyaloglarında sıcak, hoş sohbet ve derinlikleri olan biri. Bu rahat ortamdaki sohbetimizin en ilginç noktası, Baykal ve Yavuz Abi'nin, artık kimi CHP'de, kimi dışarıda kalan sol siyasetin önemli isimleriyle ilgili anılarıydı. Deniz Baykal'ın yalnız sağ değil solda da çok düşmanı, uzun siyasi yolculuğunda küstüğü, barıştığı ya da köprüleri attığı çok siyasi muhatabı var. Eski dostlar... 2007'deki kritik genel seçim öncesinde solun önemli simalarından bazılarını neden CHP'ye çağırmadığını, onları neden kucaklamadığını sorduk. Gösterdiği nedenler ve aktardığı her olayda bir kişisel kırgınlık, ancak eski bir dosta gösterilen duygusallık vardı. Gördüm ki, yıllardır muhalifleri tarafından "hırçın" ve "hizipçi" gibi lakaplarla anılan Deniz Baykal, aslında duygusal, tüm stratejik düşünme kabiliyetine karşın hepimiz kadar "kırılgan" biri. Siyaset büyük adamların savaşı, fillerin tepişmesi gibi gözükse de, aslında insan malzemesinden çıkıyor. Bu yüzden de günlük hayattan pek farklı değil. Biz tam bu derin mevzulara dalmışken, AK Parti milletvekili ve Başbakan Erdoğan'ın yakın danışmanı Ömer Çelik masamızın yanına geldi. O da bir toplantı için Papermoon'a girerken Baykal'la göz göze gelmişti. Eminim Ömer Çelik'in Başbakan Erdoğan'ın CHP'yi eleştiren sert konuşmalarına katkısı olmuştur. Ancak lokantaya girdiğinde büyük bir zarafetle Deniz Bey'in yanına gelip elini sıktı; CHP lideri de aynı esprili üslupla rakip partinin önemli adamını selamladı, ayakta lafladılar. Oysa ikisi de gözlerini kaçırabilir, selam vermeyebilir ya da kaba davranabilirdi. Ancak yarın yine mücadele edecek olmaları, o an centilmence davranmalarına engel olmadı. Yavuz Abi'nin sözünü hatırladım: "Siyaset zarafet işidir..."
|