Devlet köleleri (2)
Sık sık olduğu gibi, dün "devletin güvenlik sektörü"nün bir kısmındaki, sessiz, dermansız bırakılmış çoğunluğun sesleri vardı burada. Bu (2), o (1)in; "İsmi açıklanmayan doktorlar, sağlık çalışanları", "ismi açıklanmayan polisler", "ismi açıklanmayan öğretmenler", "ismi açıklanmayan hâkimler, savcılar" ve diğerleri, "Devlet köleleri" yani; "İsmi açıklanmayan askerler"in devamı. Çalışanlar, genellikle aşırı iş yükü, fiili angarya altında ezilen ama sesi kısılanlar; aslında hepsi bir bütünün parçaları.
İnsanlara, sadece verilen, emredilen, beklenen görevin makinesi diye bakan zihniyet elbette özel sektörde de vahşi ve yaygın... Ancak, Anayasa'da "demokratik, sosyal hukuk devleti" diye tanımlanan "Devlet" bizatihi hakka, demokratik tepkiye, mücadeleye ve sosyalliğin gereklerine kapalıysa... Bizzat kendi çalışanını "kapıkulu" görüyorsa, o "Devlet" baştan aşağı tartışılmalıdır. Çünkü çok tartışmalıdır. Sivil iktidarı, hükümetiyle de... Yasaları hazırlayıp çıkaranların tavrıyla da... Sivil veya askeri, üst kademe bürokrasi tercihleriyle de.
"Devlet"in kamusallığı, kamunun halk olduğu, kamunun herkes, özellikle de imkânları kısıtlı çoğunluk olduğu, kamu hizmeti yapanların da, üst kademe kimi "müstesna istisna" dışında, o çoğunluğun asli unsurları olduğu unutuluyor. "Devlet" namına; asker, polis, hukukçu, öğretmen, doktor, hemşire... sanki vatandaşın, halkın karşısında konuşlanmalı. Kendisinin halk olduğunu unutmalı; halkın kendisi olduğunu hatırlamamalı. Hakkı, sözü, sesi, imkânı bulunmamalı; oradan oraya, tayinden tayine koşturmalı. Bir kaplumbağa gibi evini sırtında, bir kanguru gibi ailesini torbasında, bir köle gibi canını burnunda taşımalı. Ama sesi çıkmamalı.
Sözde demokratik bir partinin sözde demokratik hükümetinin sözde demokrat bakanı, birazcık ses duyurabilmek isteyen "kamu doktorları ile sağlık çalışanları"nı ihanetle, kanun dışılıkla suçluyor hemen. Tek bildikleri bu. "Demokratik hak"kı, sosyal devlet talebini, kamusal görevinin karşılığını istemeyi, kamu sağlığına dair fikir ve politika savunmayı, yaptığı işe dair ses vermeyi "hainlik" sayıyorlar. "Servete, paraya tapan şımarık bir sağlık sistemi"nin içinde, mesleklerini vicdanlarından koparmak istemeyen hain oluyor. "Çukurlarda çocuk öldüren" bir düzen, yurdun dört bir yanında çocuklarına daha fazlasını yaşatmak için çırpınanları, o çocukları rehin alan sisteme isyan edenleri suçlu buluyor.
Alttaki polisi, askeri, doktoru, sağlık çalışanı, hâkimi, savcısı, öğretmeni, sözleşmeli öğretmeni, işsiz öğretmeni, aday öğretmeni "köle" yerine konan bir devlet; "Cumhuriyet ve demokrasi esasları", dayandığı "Anayasa'nın temel ilkeleri" bakımından çok tartışmalıdır. Kendi vaadine, kendi ilkelerine, kendi yükümlülüklerine, kendi esaslarına dahi uymayan, "kamu" olmaktan, "kamusal" olmaktan çıkarılmış bir "Devlet", sadece düşünce özgürlüğü bakımından filan değil; her türlü hak, özgürlük, vatandaşlık ve insanlık açısından tartışılmalıdır. Bir cumhuriyette, demokratik sosyal hukuk devleti; devlet benim diyenler marifetiyle, bir yandan tabulara sarılıp bir yandan "piyasa"ya yavşayarak, kimseye "köle, ecir, maraba" muamelesi yapamaz! Bu, Anayasa'nın kökten ihlalidir!
|