| |
|
|
Aman yangın sönmesin!
Gazi Üniversitesi'nden siyaset bilimci Mümtazer Türköne ilginç saptamalar yapıyor. Mesela şöyle diyor: " Şemdinli olayı, ' Eğer PKK yapmıyorsa, PKK terörünü de biz yaparız, PKK terörünü bile biz yaratırız' şeklinde bir mantığın eseriydi. Türkiye'nin Kürt politikası iflas etti. Askerlerin eseri olan Kuzey Irak politikası da iflas etti. Bu politikalarla hiçbir yere gidilmiyor. Bu iflası da belgeleyen aslında PKK'nın kendisi oldu. Ateşkes ve ardından silah bırakma tartışmaları, herkesin mevcut durumu, statükoyu sorgulamasına yol açtı. Eğer siz Kürt sorunu için 'askeri çözüm' diye direniyorsanız, PKK'nın silahlı kalkışmaya devam etmesi lazım." ( Radikal, 12 Mart ) Burada bir noktayı daha hatırlatmak gerekiyor. Ama önce olayı geçmişiyle birlikte ele alalım: Ankara'nın Kürt politikası, eğer amaç ' şiddetin bitmesi' ise bir işe yaramamıştır. 20 yılı aşkındır süren çatışmalar sonucunda Türkiye kazanamamıştır. Darbe yaptığı, başbakanı astığı, muhalifleri işkenceden geçirdiği için ordu, Türk halkı üzerinde korku ve tedirginlik yaratır. Ancak aynı korku ve tedirginliği başka güçler üzerinde yaratamamıştır. Apo uzun yıllar Suriye'de yaşayarak örgütünü yönetmiş, Ankara'nın gücü onu oradan çıkarmaya yetmemiştir. (Gerçekten istendi mi; o da ayrı bir tartışma konusu.) Ne zaman ki ABD ' OK' vermiştir, işte ancak o zaman Suriye üzerinde bir baskı oluşturulmuştur. " Şöyle takip ettik, böyle yakaladık " diye anlatılan Apo hikayelerinin de uydurma olduğu ortaya çıkmıştır. ABD ve İsrail, Apo'yu, " idam etmeme şartıyla " paketleyip Türkiye'ye teslim etmiştir. Kalanı ayrıntıdır.
Gelelim bugüne... Bu PKK meselesinin bitmesi gerçekten isteniyor mu? Valla benim kuşkularım var. İki yönlü bir durum bu: Bir yandan bu işin bitmesi, " bölündük, bölüneceğiz " korkuları çevresinde inşa edilmiş olan politikalara son verir ki bunu asla istemeyecek kesimler var ülkemizde. Çünkü şiddetin bitmesi, silahlanmadan maaşlara, güvenlik için harcanan paraların gözden geçirilmesi anlamına gelir. İşte bir örnek: Doğu ve Güneydoğu sınırında gözetleme yapmak için Türkiye zeplin satın alıyor. Radarından lazerine çeşitli izleme araçlarıyla donatılacak bu özel balonların tanesi 50 milyon dolar. İşletme gideri ise saatte 300 dolar ( Vatan, 12 Mart ). Düşünsenize... Birileri bundan komisyon alacak... Birileri kullanacak... Birileri lojistiğini sağlayacak... Balonun çevresinde bir ' ekonomik alan' oluşacak. Amaç ne? PKK'lıları izlemek. Peki PKK olmazsa ne olur? Eyvah, gitti bizim 'ekonomi'! PKK olmalı ki o 'ekonomi' çalışsın.
Gelelim olayın bir başka boyutuna... Ankara tedirgin. Niye? Çünkü Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kuruldu. Bu devlet acaba Türkiye Kürtleri için bir cazibe merkezi olabilir mi? Elbette olabilir. Yarın öbür gün birileri o devletle birleşmeye kalkışabilir mi? Kalkışabilir. O halde PKK'nın varlığını sürdürmesi gerekir. PKK olmalı ki icabında " Vay siz terör örgütünü koruyorsunuz " diye sınır ötesi müdahale yapılabilsin. PKK biterse bu imkan da biter. Özetle: Önümüzde bir müsamere oynanıyor. Demeçler havada uçuşuyor. Tehditler savruluyor. Böylece şiddet gerçekten bitirilmek isteniyormuş, meselelerin çözülmesi için uğraşılıyormuş gibi bir izlenim yaratılıyor. Halbuki olaylara başka bir gözle bakarsanız, " sorunun kontrollü bir biçimde devamı " için uğraşıldığını görürsünüz. Yani: Yangın ne bitsin, ne çevreye sıçrasın! İtfaiyeciler çalışsın, sular köpükler sıkılsın, itfaiye araçları gidip gelsin, sirenler çalsın, çevre denetim altına alınsın, evler boşaltılsın filan ama yangın asla tam olarak sönmesin.
|