| |
Chirac'ın vedası
İlginç bir rastlantı veya tarihin cilvesi; Cumhurbaşkanı Sezer ile Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac aynı gün görevi haleflerine devredecekler. İkisi de 16 Mayıs'ta. Sezer'in Çankaya'dan ayrılmadan önce ulusa veda konuşması yapıp yapmayacağını bilmiyoruz. Çünkü Türk siyasi geleneğinde pek örneği yok. (Sadece Demirel görev devirtesliminden bir gün önce basın toplantısıyla 7 yıllık döneminin bilançosunu çıkarmış ve "Türkiye 21'inci yüzyılda demokratik, laik, üniter bir devlet olma vasfını korumalıdır" uyarısıyla başlayan 11 maddelik "Siyasi vasiyet" açıklamıştı.) Fransız siyasi geleneğinde de pek yok (yalnızca Valery Giscard d'Estaing 1981'de görevi François Mitterrand'a devretmeden önce "Elveda" konuşması yapmıştı) ama Chirac, Elysees Sarayı'ndan ayrılmasına iki ay kala halkıyla vedalaştı. Olağanüstü güzel ve duygusal bir konuşmayla... Fransızlar'a "Sizi seviyorum" diye seslendi, "Fransa'yı tutkuyla sevdiğini" anlattı ve 12 yıllık cumhurbaşkanlığının bilançosunu anlatırken, "Gurur duyduğu" üç icraatının başında neyi saydı biliyor musunuz; "Laikliği titizlikle ve kararlılıkla korumasını!" Chirac'ın "Ne yazık ki tutuculukları ve bencillikleri yeterince silkeleyemedim" itirafında bulunduğu konuşmasında bizi en çok halkına yaptığı 4 uyarı etkiledi: - Aşırılığa, ırkçılığa, Yahudi düşmanlığına, ötekini ret yaklaşımına asla prim vermeyin. Çünkü şans ve fırsat eşitliği, Fransa'nın geleceğinin anahtarıdır.. - Yaşlı kıtamıza (Avrupa) onca kötülük yapan milliyetçilik her an hortlayabilir, dikkatli olun. - Kültürlerarası diyalogu önemseyin. - İnsanoğlunun dünyayı kurtarmak için doğayla yeni bir ilişki tasarlamasının şart olduğunu unutmayın.
Sağcı başladı, solcu bitirdi 1995 Mayıs'ında cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduğunda sağcı bir lider profili çizen (Hatta ABD eski Başkanı Ronald Reagan'ın politikalarına yakın olduğu söyleniyordu) Chirac, 12 yıl sonra "solcu" diye nitelenebilecek dünya görüşü ve icraatlarıyla ayrılıyor: Anti-liberal (Onun "Komünizm ve liberalizm insanlık tarihinin iki habis urudur" sözü unutulmayacak), çevreci, barışçı (Irak savaşına şiddetle karşı çıkması tarihe altın harflerle geçecek) ve aşırı sağa nefret . Bizim de katıldığımız kimi yorumlara göre, Chirac veda konuşmasında halka "Nicolas Sarkozy'yi sakın seçmeyin" demeye getirdi. Fransızlar -ki çoğunluğu sevmese bile sayıyor, güveniyoronun bu mesajına kulak verecekler mi? Keşke verseler. Sarkozy'nin seçilmesi, Türkiye için olasılıkların en kötüsü. Cumhurbaşkanı adayları arasında Türkiye'nin AB üyeliğine onun kadar önyargılı yaklaşan yok. Tarihimize ve kültürümüze hayran (Osmanlı'yla ilgili araştırmaların hemen tümünü okudu), AB sürecimize tek başına kalma pahasına da olsa cesaretle destek veren, Türkiye'nin yerinin Avrupa'da olduğuna içtenlikle inanan Chirac'tan sonra "Türkiye gitsin Ortadoğu ve İslam ülkeleriyle birlik kursun" diyen Sarkozy'nin gelmesi, doğrusu hiç de arzu edilecek bir sonuç değil. (Hiç değilse sosyalistlerin adayı Segolene Royal, "Türkiye'nin üyeliğiyle ilgili kararı Fransızlar'a bırakacağım" diyor, kendini "İdeolojiler üstü" diye tanımlayan üçüncü şanslı aday François Bayrou ise, "Devlette devamlılık esastır, Türkiye ile müzakerelerin sürdürülmesi kararına bağlı kalacağım" sözü veriyor.) Sizi bilmeyiz ama biz Chirac'ı sevdik. Müthiş zekasına, birikimine ve engin kültürüne hayranlık duyduk. Türkiye gerçek ve dürüst bir dostunu kaybediyor. Yazık...
|