|
|
Bebeklerinden nefret eden ülke
Mevzuat yüzünden Sonay Dikkaya ve Ufuk Yıldırım'ın bebeklerinin başına gelenleri yazınca posta kutum dolup taştı. Mesajlardan bir tanesi, öğretmen bir anne ve babanın başına gelenleri anlatıyordu. Bu; bebek yoğun bakım ünitesi olmadığı için Balıkesir'de başlayan, anne adayını ölümle burun buruna getiren uzun bir yolculuk ve bürokrasi öyküsü. Okuduğum andan beri gırtlağımda düğüm olan sonucu yazayım. Bebek, İzmir'de doğar. Anne 9 Eylül Tıp Fakültesi'nde kalır, bebek yer olmadığı gerekçesiyle önce özel bir hastaneye, ailenin maddi gücü yetmediği için de 3 gün sonra bir başka devlet hastanesine sevk edilir. Erken doğan minik bebek bayramın birinci günü hayatını kaybeder. Başka bir hastanede yatan anne kaybettiği bebeğini bir kez olsun kucağına alıp koklayamaz. İnsan, 'Erken doğan bir bebeğin özene en çok ihtiyaç duyduğu bir zamanda 3 kez hastane değiştirmek zorunda kalması acaba hayatta olur muydu' diye düşünmeden edemiyor. Anayasa'da devletin özellikleri sıralanırken sosyal devletten söz edilir. Okuması bu kadar zor olan şeyleri yaşayan bir aileyi, hadi bu ilkeye inandırın da görelim o zaman. Sadece devlette değil, özel sigorta şirketlerinde de durum farklı değil! Bizim sevgili spor müdürümüz Serdar Ali Çelikler ikiz bebek sahibi oldu. Serdar'ın ikizleri de tıpkı Sonay'ın bebeği gibi sabırsız çıktı ve 29 haftalıkken dünyaya merhaba dediler. Elinde hastaneden çıkarken aldığı 'sağlıklı' raporu olmasına rağmen özel sigorta şirketleri bebeğe sağlık sigortası yapmayı reddettiler. Bir tanesinin sigorta kriteri, bebeğin 2 kilo 250 gram olmasıymış. 'Kardeşim işte sağlıklı raporu' diyorsun, o 'kilo' diyor. Sanki bir bebekten değil de manavdaki domatesten söz ediyoruz. Eskiden evdeki, sokaktaki şiddete aklım ermezdi. Artık bebeklerini sevmeyen ve korumayan bir ülkede yaşadığımı biliyorum. Aklıma 'lanet olsun'dan başka bir söz gelmiyor.
|