|
|
Bizim Mata Hari'ler
Margaretha Zelle; ya da bilinen adıyla Mata Hari. Java dilinde 'Şafağın Gözü' demek... Casuslar dünyasının bu 'efsane' isminin hikayesini bilir misiniz? Babası Hollandalı, annesi Javalı bir dansöz olan Mata Hari 1876'da doğmuş, rahibe okulunda öğrenim görmüş, 18 yaşında İskoç bir kaptana aşık olup onunla Doğu Hint adalarına gitmiştir. Sonra 1901 yılında ülkesine dönmüş ve geri kalan yaşamını dul bir kadın olarak geçirmiştir. Ününü annesinden öğrendiği Java dansına borçludur. Bu ünün temel dayanağı; o dönemlerde sahneye yedi kat tülle çıkan ve gösteri sonunda bedenini sergileyen başka kadın olmamasına bağlanır. Sebebi her ne olursa olsun, Mata Hari kısa sürede ünü Avrupa'ya yayılan ve özellikle siyasetçilerin masalarında görmekten zevk aldığı bir isim olmuştur. Almanlar bu genç kadının ününden faydalanmak için onu gizli servise alırlar. Hatta Antwerp'te kısa süreli bir casusluk eğitimi de verirler. Hedef baştan çıkarılacak Fransız siyasetçi ve askerlerden alınacak bilgilerdir. Mata Hari'nin Fransızlar'dan ne kadar bilgi aldığı bilinmez ama kısa sürede Fransız karşı istihbarat servisince enselenir. Mata Hari'ye bu kez Fransa, adına casusluk yapmayı önerir. Fransız gizli servisi ona yem bir görev verip Belçika'ya yollar. Mata Hari bu görevi de beceremez ve irtibata geçtiği Fransız ajanların tamamı 15 gün içerisinde öldürülür. Almanlar güvenlerini kaybettikleri Mata Hari'yi yakalanacağını bile bile Fransa'ya yollarlar. Tahmin edilen olur ve Mata Hari tutuklanır. Mahkemede İsviçre'deki hesabına gelen 30 bin markın hesabını veremez. Savunmasındaki "Fahişelik yaptım ama vatan hainliği asla yapmadım" sözlerini kimse inandırıcı bulmaz. Fransız idareciler ve kamuoyu, Mata Hari'nin ülkeyi batıran bir casus olduğuna inanmaya hazırdır. Ordunun ayaklandığı herkesin cephedeki başarısızlığa bir kılıf aradığı dönemde, Mata Hari tüm faturanın kesilmesi için bulunmaz bir nimettir. Beklenen olur; 15 Ekim 1917'de kurşuna dizilen Mata Hari, çöküşün sorumlusu olarak cezalandırılır. Bu gerçek Mata Hari'nin hikayesi. Bizdeki versiyonlar belki gerçeği kadar heyecanlı değiller ama günah keçisi ilan edilme noktasında benzerlikler yok değil. Mesela Pınar Altuğ. Türkiye'de medyatik olup da genç sevgilisi olan tek kadın o değil ama nedense bu konuda hep o eleştiriliyor. Bir diğer örnek Deniz Akkaya. Eve alkollü dönen tek genç kadın o değil ama hepimiz için akla ilk gelen isim o. Özel hayatı hakkında demediğimizi bırakmıyoruz ama bu kadının sarhoşken bile evine tek başına döndüğünü görmezden geliyoruz. Başka örnekler de vermek mümkün ama biz son halka ile süreci tamamlayalım. Şebnem Schaeffer'ın durumuna bir bakın. Siyasete giren tek manken o değil. Şebnem'in farklılığı bakire olmasını iddia etmesi mi? Bazı bölgelerinde bekaret uğruna hala cinayetler işlenen bir ülkede, bakire olduğunu iddia ettiği için Şebnem ipe çekiliyor. Mata Hari'nin harcanması bir amaca hizmet etmişti, anlamadığım bizdeki örnekleri harcamak ya da yargılamakla ne kazandığımız...
|