|
|
Kendi sesim tüylerimi diken diken ediyordu!
2005 yılında çıkardığı ilk albümünün ardından geçtiğimiz günlerde ikinci solo albümü 'Yolun Açık Olsun'u çıkaran Ferhat Göçer, 'çok kritik bir albümdü' dediği bu çalışmasını Cihan Okan'ın vokal koçluğunda hazırladı. İlk albümünde sesiyle ilgili olumsuz eleştiriler aldığını söyleyen Göçer itiraf ediyor: Ben bile sesimden rahatsızdım, şimdi 'oldu' diyebiliyorum.
Uzun yıllar Grup Turkuaz ile birlikte sahneye çıkan, bir süre sonra Q Jazz Bar'da tek başına program yapmaya başlayan Ferhat Göçer, önce 'Anadolu Aryaları', ardından da 'Beyazperde Ezgileri' adlı konser programlarıyla büyük ses getirdi. Tenor Ferhat Göçer olarak ün yapmasının ardından 2005 yılında kendi adıyla çıkardığı ilk albümünün farklı tarzları bir araya getirmiş olması birçok kişi tarafından yadırgınsa da, albümü yaklaşık bir sene boyunca müzik listelerinden inmedi. Geçen yaz, Alessandro Safina, Patrizio Buanne ve Emma Shapplin gibi dünyaca ünlü isimlerle birlikte konser veren Göçer, yine yaz sonunda Hüsnü Şenlendirici ile yaptığı 'Sarı Sıcak' adlı TV programıyla dinleyici ve hayran kitlesini genişletti. Klasik Batı Müziği hayranı olmasının yanı sıra, türkülere ve Türk müziğine de sonuna kadar sahip çıkan Göçer, geçtiğimiz günlerde ikinci solo albümü Yolun Açık Olsun'u çıkardı. Yeni albümünde Cihan Okan'ın kendisine vokal koçluğu yaptığını söyleyen sanatçı, bunun nedenini şöyle açıklıyor: "İlk albümde sert, duygusuz, ses şovu yapıyormuşcasına bağırdığımı ifade eden eleştiriler aldım. Bunu tek başıma ortadan kaldıramazdım. O albümü dinlerken sesimi dinlemeye tahammül edemiyordum. İlk kez bu albümde kendi sesimi dinledim ve 'bu olmuş galiba' diyebildim!"
SENFONİK POP MÜZİĞİ YAPIYORUM
* İlk albümünüz öncesinde, müziğinize bir isim bulmakta zorlandığınız için albüm yapamadığınızı söylüyordunuz. Ve ilk albümünüz farklı türlerin bir araya gelmesiyle dikkat çekmişti. Müziğinize ne isim verdiniz de albüm aşamasına geçtiniz? Ritm olarak farklı tarzlardı ama hepsinin özgün eserler olmasına özen gösterdim. Bu albümde ise; içinde klasik türkler, şarkılar, opera aryaları değil de bir konsept çizmeye çalıştım. Giderek de bu yönde olmaya çalışacağım. Senfonik unsurlar içeren pop müziği diyorum müziğime. Sonuçta popüler bir iş yapıyoruz ama bu müziğin altyapısında tabii ki klasik Batı müziği, çok seslilik, etnik formlar ve etnik ritmler var. Bunları birleştirmeye çalışıyorum. Aslında yurt dışında Andrea Bocelli ya da Mario Frangoulis ne yapıyorsa kendi müziğine; ben de kendi müziğime aynı şeyleri yapmaya çalışıyorum.
* Albüm çıktıktan sonra bu çok sesliliğin sıkıntısını çektiniz mi? Tabii ki çektim. Mesela ilk 10-12 yıl boyunca sürekli yabancı şarkılar söyleyerek belli bir kitlenin beğenisini kazanmış olup yavaş yavaş daha geniş kitlelere seslenmenin verdiği tarzından ödün veriyor', 'seviyesini zorluyor', gibi eleştirilere çok daha açık oluyorsunuz. Bunların sıkıntılarını yaşadım ama doğal bir süreç bu.
* Ve oldunuz da... İlk albümünüzü çok beğenenler olduğu gibi aksi düşüncede olanlar da vardı. Örneğin Hıncal Uluç... "İlk plak, yorumcu Ferhat'ı sunmalıydı. Arada başka şeyler de söyleyen popçuya indirgemiş kendisini sanki" demişti. Bu yorumlar size ne hissettirmişti? Aslında çok haklı ama artık bir albüm satmıyorsa başarısız' deniyor. Doğal olarak da, Hıncal'ın ya da benim yüreğimden geçen bir şeyi yapmak neredeyse imkansız hale geliyor. Ama beşinci, altıncı albümü çıkardıktan sonra istediğimiz tarzda bir şey yapmak doğru olacaktır. Çıkış albümü olarak, kendinizi lanse edeceğiniz tarz olarak böyle bir şey yapmak, bize uygun gelmedi. O yüzden sahnede ne yapıyorsam, albümde de benzeri bir şeyi yapmaya çalıştım.
BABAM, TATLISES'İ ÖRNEK GÖSTERİRDİ
* Bu durumda size 'Tenor Ferhat Göçer' denmesinin rahatsızlığını duyuyor olmalısınız... Çok! Yıllarca klasik şan eğitimi almış olmanın verdiği, tekniklerle şarkı söylemenin sıkıntılarını da çektim. Bir kısım dinleyici çok beğeniyordu ama daha büyük bir kitle şan tekniğine uygun zevklere sahip değil. Tenor tabiri, ses renginin açıklanmasıdır. İbrahim Tatlıses, Özcan Deniz, Kenan Doğulu ve Teoman da tenordur. Ama Türkiye'de tenor deyince akla gelen; klasik müzik söyleyen ince sesli erkek sesi... Sadece o tarz bir sanatçı olarak oraya hapsedilme mantığından tabii ki rahatsızım. Ama ileride mutlaka klasik opera aryalarından oluşan bir çalışma yapmak istiyorum.
* İkinci albümünüz 'Yolun Açık Olsun' için 100 şarkı arasından önce 30 şarkı seçtiniz sonra onu da 12'ye indirdiniz. Nedir bu şarkı bolluğu? 100'den 30'a indirme aşaması bana aitti. Ama 30'dan 12 parçaya Ozan'la (Doğulu) birlikte indirdik. Bir sürü beste toplamıştık. Yalnız bana ait 24 parça vardı; içinden 4 parça seçtik. 30-35 cover parça arasından da 'Gidemem' ve 'Yalan'ı seçtik. Bu kadar ciddi bir eleme yapmamızın sebebi; ikinci albümün birinciye ve sonraki albümlere oranla çok daha büyük bir risk taşımasıydı... Tutmuş bir ilk albümün ardından ikinci albümle yok olabilirsiniz...
* Babanızın arya söylediğinizde size küfrettiğini söylemiştiniz daha önce. Bu albümde arya yok, babanız daha mutlu mu şimdi? (Gülüyor) Hâlâ sevmez; türküleri seven bir Anadolu adamı o. Bir gün bile bir iltifat, takdir yapmadı. Tersine çok kızardı türkü okumuyorum diye. "Bak İbrahim Tatlıses şöyle yapıyor" diye bana sürekli Tatlıses'i örnek gösteriyordu!
* * * Geçen yaz burada yabancı sanatçılarla verdiğim konserler, benim enternasyonel bir şeyler yapma isteğimin sonuçlarıydı. Tom Jones ve Julio Iglesias ile böyle bir şey yapmak isterdim. Teklif götürdük ama böyle projelerde yer almadıklarını söylediler.
* Türkiye'de bir konser veren Andrea Bocelli, biraz düş kırıklığı yarattı bende de. Muhteşem bir ses ama sadece görsel değil bedensel iletişim de alamıyorsunuz. Bizim eksiğimiz dünyada var olan pazarların içine dahil olmamak. Karşımda böyle bir marka var ama o kadar büyük fark yok aramda diye düşündüm. Sadece sesiyle mi büyük? Hayır, pazarlaması, iletişimiyle... Yurt dışında benim neler yapabileceğimi zaman gösterecek ama bunun mücadelesini vereceğim...
SEZEN BAŞARAN
|