|
|
|
|
|
Ödül almaları hiç şaşırtmadı
|
|
İngiliz Stephen Frears'ın incelikli filmi 'Kraliçe'nin (Queen) 'dame' Helen Mirren'e ödül getirmesi; neredeyse kesin gibiydi. Nitekim diğer adaylardan Penelope Cruz, tüm zarafetine rağmen nasılsa kazanamayacağını bilen birisi gibi hafif boynu bükük yürüyordu kırmızı halıdan. 'Note on a Scandal'daki etkileyici performansına rağmen bir başka İngiliz 'dame' Judi 'Dench de belli ki kendini 'oyun dışı' görüyordu ve diz ameliyatı nedeniyle törene katılmadı! Bir başka süpriz yaşanmayan kategori de 'En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu' dalında Jennifer Hudson'ın kazanması oldu. Malum bizim pop yarışmalarının öykündüğü 'American Idol'da elenen genç şarkıcının Oscar'ı da gayet yerinde bir karardı.
WHITAKER
YERİNDE BİR KARARDI Bir başka yerinde karar ise 'İskoçya'nın Son Kralı'nda (The Last King of Scotland) Uganda'nın eski diktatörünü olağanüstü bir başarıyla canlandıran Amerikalı Forest Whitaker'ın 'En İyi Aktör Ödülü'nü kazanmasıydı. Her daim bir şekilde arka planda kalan siyahi aktöre verilen ödül, bu yılın Oscarlar'ındaki 'takdir' olayının yansıması oldu.
'YABANCI DİLDE FİLM' SÜRPRİZİ! Gecenin bizim için süprizi ise 'En İyi Yabancı Dilde Film' kategorisinde yaşandı. Gönlümüz Meksikalı Guillermo del Toro'nun, 2. Dünya Savaşı üzerinden faşizmin korkunçluğunu yine gotik fantaziyle buluşturduğu 'Pan'in Labirenti'; (Pan's Labyrinth) görüntü, makyaj ve sanat yönetimi ödüllerini kazansa da, bu dalda heykelciği Alman yapımı 'Başkalarının Yaşamı'na (Das Leben der Anderen) kaptırdı.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|