| |
Bu coğrafyada duvarları yıkabilen tek ülkeyiz...
Aslında "Çok seslilik" hep vardı. Ama bazı sesler hiç duyulmazdı. Bunun gibi "Rekabet" de hep vardı. Ancak bazı ürünler pazarda bulunmazdı. Faslı sosyolog Fatema Mernissi'nin Rabat'taki dükkanda ayakkabı alırken tanık olduğu sahneyi, kitabını (İslam and Democracy: Fear of the Modern World 1992) okuyanlar hatırlar. Fatema Mernissi kendisine uygun olanını seçmek için tezgahtarın önüne yığdığı ayakkabıları giyip çıkartırken, tezgahtarın kendisi ile ilgilenmediğini ve gözünün dükkanın bir köşesindeki televizyonda olduğunu görür. Televizyonda Berlin Duvarı'nın yıkılışından görüntüler yayınlanmaktadır o sırada. Tezgahtara sorar: - Berlin Duvarı' nın yıkılmasından sana ne? Neden bu kadar fazla ilgileniyorsun? Tezgahtar gülümseyerek cevap verir: - Belki bir gün bizim duvarlarımız da yıkılacak?
BİZİM DUVARLARIMIZ Hiç düşündünüz mü bizim duvarlarımızın ne zaman yıkıldığını? Ya da çok partili demokrasiye geçtiğimiz yıl olan 1946'da yıkıldığını mı zannediyorsunuz duvarlarımızın? Sadece "Değişim" i yaşamak, duvarların yıkılması anlamına gelmiyor. Duvarlar, bütün seslerin aynı ölçüde duyulabildiği zaman yıkılmış oluyor. Bütün düşünceler, bütün ürünler, bütün hizmetler toplumun ve tüketicilerin alımına hazır ve rekabet her alanda gerçekten var olduğu zaman duvarlar yıkılmış oluyor. Bu açıdan Türkiye'de duvarların çoğu yıkıldı. Bugün üç tane gazete 28 Şubat'ta olduğu gibi bir merkezin talimatına uyarak ortak manşetle yayınlansa, biliyoruz ki en az üç tane başka gazete, bu manşetlerin karşısındaki manşetlerle yayınlanır. Bir televizyon kanalı birilerini hedef alıp, konu mankenleri kullanarak toplumu yönlendirmeye kalksa, en az onun kadar izlenen diğer kanallar bu yayının düzmece ve kasıtlı olduğunu izleyicilere duyurur.
KALINTILAR VAR Tüketiciye sunulan ürünler için de durum aynı. Gümrük duvarlarının arkasına sığınarak yapılan korumalı sanayicilik bitti. Otomobil mi üretip satıyorsunuz? Dünyanın en gelişmiş teknolojisini kendi ürününüze yansıtmamışsanız, global rekabet sizi yok eder. Bankacılık mı yapıyorsunuz? En iyi hizmeti en elverişli fiyata sunmuyorsanız, karşınızda dünyanın en büyük bankalarının rekabetini bulursunuz. Tabii ki eski duvarların kalıntıları hala var. Alışkanlıklar, eski bilgiler, saplantılar, tabular, sloganlar, yıkık dökük olsalar da, düşünce kentlerinin çevresindeki harabeleri oluşturmaktalar. Ama artık söylenmedik söz pek yok gibi. Kendileri gibi düşünmeyenlere "Hain" demeyi alışkanlık haline getirenler kelaynak kuşları benzeri nesli korunmaya muhtaç yaratıklar halindeler. Farklı söylemlere karşı "Rejim tehlikede" diye feryat edenler, mezarlıkta ıslık çalanlar konumunda. Her askeri darbede devrilip yasaklananların militarizmle flört etmeleri, sadece tebessümle karşılanıyor.
HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ Artık fındık, fıstık, kuru incirle kutlanan "Yerli Malı Haftaları" tarih kitaplarında kaldı. 85 milyar dolarlık ihracatın yüzde 85'i sanayi ürünlerinden oluşuyor şimdi. Ve iç siyasetin dengeleri de, artık dışa endeksli. Avrupa mevzuatı, şimdi Türkiye'nin üst hukuk normu. Türk yargısının her kararı artık Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından yargılanıyor. Ortadoğu ülkeleri arasında duvarlarını ilk yıkan Türkiye oldu. Önce Cumhuriyet'le, sonra demokrasi ile ve en sonunda çok seslilik ve serbest rekabetle, dünyaya açılarak başardık bu işi. Kendilerini hala duvarların arkasında görenler varsa, bu yanılgılarını bırakmalılar artık. "Bu halk bu demokrasiye layık değil; bu halkı feshedelim" demeyi alışkanlık haline getirenler, Brecht oyunlarından başka hiçbir sahnede yer bulamaz. Şimdi sıra "Üstünlerin hukuku" ndan "Hukukun üstünlüğü" ne geçmeye geldi. Onu da başardık mı duvarlar iyice yıkılmış olacak.
|