| |
|
|
Suçlu ya bakan ya Avrupa Birliği
Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in işi zor. Çünkü hem Adalet Bakanı olarak "adaletin tecelli etmesinden" sorumlu, hem de "yargı bağımsız." Geçen haftadan beri bazı gazeteler ve yazarlar Türkiye'deki "yargı garipliğinden" söz ediyor. Haklılar da... Salıverilen "ağır suç sanıkları", yetersiz ve vicdan sızlatan cezalar, sayfalarca sabıkaya rağmen, tutuksuz yargılamalar, adam öldürüp çok kısa sürede serbest kalanlar, hak etmediği halde ceza indirimlerinden yararlananlar... Adaletin yerine getiriliş biçimi, halkın adalete olan güvenini sarsacak nitelikte. Bütün bunlar olurken "Sanık" sandalyesine oturtulan bir kişi ve bir de kurum var. Kişi Adalet Bakanı, kurum ise AB. İş öyle bir hale getiriliyor ki, sanki AB ülkelerinde suçların cezası yok. Halbuki durum o değil. Ceza kanunları, AB ülkelerinde Türkiye'dekinden çok daha sert ve uygulanıyor. Ama Türkiye ifratla tefrit ülkesi olduğu için, yargılamanın insan haklarına uygun, sanıkların düzgün koşullarda yargılanabilmesi için uyulmaya çalışılan AB müktesebatı, Türkiye'de yanlış bir uygulama ile suçluların cezasız kalmasına "gerekçe" olarak gösterilebiliyor. Diğer yandan bir diğer "sanık" da Adalet Bakanı. Adalet bakanları, mahkemelerin verdiği her "yetersiz" kararın sorumlusu gibi algılanıyor. Oysa Türkiye'de yargı bağımsız ve buna özellikle dikkat etmek gerekiyor. Adalet Bakanı'nın kalkıp da yargıçlara müdahale etmesi, bırakın müdahaleyi hafif bir telkinde bulunması bile yasalara değil, Anayasa'ya aykırı. Ancak nedense adaletin bağımsızlığını koruması konusunda en hassas olanlar bile, yargı kararlarından tatmin olmadıkları anda suçlu olarak Adalet Bakanı'nı görüyorlar. Bence burada Bakan Çiçek'in yapması gereken, hâkimlere yönelik toplantılar düzenleyerek bir içtihat oluşturulabilmesi ve yasaların uygulanması konusundaki aksaklıkları hâkimlerin aralarında tartışarak ve eski TCK'nın içtihatlarını bu yasaya mümkün olduğunca uygulayarak caydırıcılığın sağlanmasının yolunu açması. Bakana yöneltilebilecek tek suçlama, yargıya müdahale etmemesi değil...
|