|
|
|
|
|
|
'Görüştüğümüz kişileri eşim belirler'
Abdüllatif Şener, eşinin siyasetle bağlantısı olmayan bir arkadaş çevresi yarattığını belirtiyor. Şener'in aldatma konusunda da farklı düşünceleri var: "Erkek böyle bir durum yaşarken, bu durumu yaşayan bir kadın da bulunmalı. Bir günah varsa, iki tarafa aittir."
'Hıristiyan ya da Musevi bir kızla evlenebilirdim'
Başbakan yardımıcısı Abdüllatif Şener son beş yılın kendisine çok şey öğrettiğini ve siyasetçiden dost olmayacağını söylüyor. Politikacı olmak hakkında ilginç yorumlar yapan Şener, özel hayatı hakkında da beklenmedik açıklamalarda bulunuyor.
- Bir sohbetimizde "Bana Abdüllatif değil, Latif diye hitap etmelerini istiyorum," demiştiniz. Bu arzunuz kabul görmedi galiba? - Başbakan diyor. Diğerleri alışmadı. Abdüllatif'e devam ediyorlar.
- "Latif" nasıl "Abdüllatif" oldu peki? - Çocukluğumda ismimi Abdüllatif değil, Latif olarak öğrendim. Aile içinde hep Latif'tim. İlkokula başlayınca bir gün öğretmen senin adın "Latif değil, Abdüllatif," dedi. Tam da anlamadım. Eve gittim anlattım, kimse anlam veremedi. Öğretmenimin ismimi değiştirdiğini düşündüler. Babam eve gelince durumu sorduk. "Senin nüfus cüzdanındaki adın Abdüllatif'tir," dedi. Ama ben yine Latif adını kullanmayı sürdürdüm. Yıllarca öyle kaldım. Ama üniversiteye başlayınca Abdüllatif ismi daha çok kullanılmaya başladı. Latif'i kimse hatırlamaz oldu. Yine de Latif'i daha çok severim.
-
Neden? - Herhalde çocukluk günlerimi hatırlatıyor. Nostaljik tarafı var benim için. Öyle deseler, memnun olurum.
- Söyler misiniz, son beş yıl 'insan Latif'e bilmediği ne öğretti? - İnsanlarla teke tek ilişkileri bozmanın doğru olmadığını öğretti. Siyasette, yoğun ilişkiler içinde olduğunuz bir ortamda "Şu iyi bir insan değil. Bunu defterden sileyim, ağzının payını vereyim," diyemiyorsunuz. Hoşlanmadığınız tipleri çizmeye başladığınız zaman ayakta kalabilme şansınız olmuyor.
- İnsanları idare etmeyi öğrendiniz yani? - Hayatta eksilerinizin, artılarınızdan daha önemli olduğunu öğrendim. Eksi duruma düşmemeye, hoşlanmadığınız şeyleri söyleseniz bile kırıcı olmamaya başlıyorsunuz. Bunda da şöyle bir açmaz var: Bunu yaparken insanın kendisine saygısını da koruması gerekiyor.
'SİYASETÇİDEN DOST OLMAZ'
- Başbakan yardımcısı olarak parlamentoya girdiğiniz günkü sizle, bugünkü siz arasındaki fark nedir? - Siyasetçiden sırdaş olmaz! Candan dostluklara "Elveda," demek zorundasınız. Siyasette şu yoktur: İngilizler der ya 'Close friend', yani samimi arkadaş. Siyasette her şeyinizi paylaşacağınız insan olmaz.
- Kazık mı yersiniz? - İnsanlarla paylaşmakta mahsur görmediğiniz bir hayatınız bile olsa, samimi olamıyorsunuz. Niye? Çünkü siz o samimi ortamda bazı şeylerin ipucunu verdiğiniz zaman, o kişi günün birinde sizin rakibinize dönüşüyor ve bunları size karşı kullanıyor. Ona yakışacak senaryoları yazmaktan çekinmiyor. O
- Yakın arkadaşlarınızı siyaset dışından mı seçiyorsunuz? - Öyle sayılmaz ancak ailece görüştüğümüz kimseleri eşim belirliyor. Zaten eve az zaman ayırabiliyorum. Bu konuda ister istemez eşimin tercihleri önem kazanıyor. Kararları o veriyor.
AZGIN TEKE SENDROMU
- Nimet Çubukçu, Olcay Baykal, Emine Erdoğan üçgeninde yürütülen eşlerin siyasete karıştırılması tartışması sizi rahatsız etti mi? - Bir konunun ülke gündeminde hiçbir zaman tartışılamadığını düşünün. Böyle bir durumda insanlar o konu etrafında düşüncelerini geliştirme imkanı da bulamazlar.
- Nimet Çubukçu kendi eleştirdiği konunun tuzağına düşmedi mi? Çubukçu, tartışmayı "CHP'lilerin metresi var," boyutuna çekti. Bunlar da zenginlik mi? - Her tartışma zenginlik değil tabii.
- Son dönemde gördüklerimiz, 'aldatma-aldatılma' kavramlarını dindar olmayan insanlara ait olmaktan çıkardı. Fotoğrafa böyle bakarsak, siz bu azgın teke sendromlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? - Bu konuyu sadece belli bir kesime ait gibi algılamayı doğru bulmuyorum. Bu sadece bir erkek sorunu olarak da ele alınamaz. Bu işi erkekler yapıyor. Ama bütünü değerlendirmede eksik yönleri var. Erkekler hiçbir zaman tek başlarına yapmıyorlar bu işi. Her erkek böyle bir durumu yaşarken aynı zamanda bu durumu yaşayan bir kadının bulunması gerekiyor. Bu bir insanlık sorunu olarak ele alınmalı. Bir günah varsa iki tarafa aittir.
- Evli erkeklerin bu tür ilişkilerine hoşgörüyle mi bakarsınız, kızar mısınız?
- Ben kimseye karşı nefret duygularımı geliştirmeye çaba harcamadım. Bu yeni bir sorun değil. İnsanlık tarihinin en yoğun yaşadığı ilişkilerden biri cinselliğe dayalıdır. Üzerinde de en çok konuşulan konudur. Birçok açıdan uzun uzun yorumlanması gereken bir konu ama bunu aydın olarak konuşmak isterdim. Politikacı olmasaydım bu konuyu tartışmak isterdim.
- Yanlış yorumlamalara mı neden olur? - Uygun olmaz...
ELİF KORAP
|
|
|
|
|
|
|
|
|