|
|
'Şah Rıza Pehlevi, Allah'ın sesini duymuş'
İran'da Şah Rıza Pehlevi'yle son, Humeyni'yle ilk röportajı yapan; annesinin öldürülüşünü yazdığı Eleni kitabıyla da bütün dünyada tanınan Yunan gazeteci Nicholas Gage, İstanbul'da okurlarını duygulandırdı.
Yunan İç Savaşı'nda, gerillalarca öldürülen annesinin katilleriyle yüzleşmesini anlattığı kitabı Eleni filme de çekilen gazeteci-yazar Nicholas Gage, gözünün önünde ölüme götürülen annesinin acısını hâlâ hissediyor. New York Times gazetesinin Doğu Akdeniz muhabirliğini yaptığı yıllarda sık sık geldiği İstanbul'a, bu kez okurlarıyla tanışmak için gelen Gage, "Türkiye'deki köy hayatıyla Yunanistan'daki birbirine çok benziyor," diyor. Gage, Ecevit'le nasıl tanıştığından, İran Devrimi'ne kadar pek çok anısını anlattı... "1977'den 1981'e kadar New York Times'ın Türkiye dahil bölge muhabirliğini yaptım. Ofisim Atina'daydı, sık sık Türkiye'ye geliyordum. Demirel, Ecevit gibi politikacılarla röportaj yaptım. 1977'deki ilk röportajım öncesinde, Ecevit'in şüpheci bir tavır takınabileceğine dair beni uyarmışlardı. O yıllarda ABD'de benim gazetecilik alanındaki çalışmalarımdan yola çıkılarak The Andros Targets (Andro'nun Hedefleri) adlı bir TV dizisi çekilmişti. Bu dizi Türkiye'de de gösteriliyormuş. Ecevit de bu diziyi beğenerek izliyormuş. Benim röportaj yapmak istediğimi öğrenince mutlu olmuş. Daha sonra bana çok yardımcı oldu. Ardından New York Times'ın ünlü yayın yönetmeni Ian Rosenthal'ı Türkiye'ye getirdim."
'ÇOK TÜRK DOSTUM VAR' "Dört yıllık çalışmamda, Türklerden, haberlerimde Türkiye'yi kötülediğim yolunda tek şikâyet almadım. Doğru habercilik konusunda çok özenli davranıyordum çünkü. Bundan gurur duyuyorum. Oysa Türkiye'nin çok zor günleriydi. Sağ, sol çatışmaları yaşanıyordu, birçok suikast oldu. Zor, ama zevkli bir çalışmaydı benim için. Bu dönemde Mehmet Ali Kışlalı, Mustafa Gürsel gibi birçok dost edindim."
'ŞAH, 'HUZUR İÇİNDEYİM' DEDİ' "1978-79'da İran Devrimi'ni takip ederken İran'dan ayrılmadan önce Şah Rıza Pehlevi'yle son, İran'a ayak bastıktan sonra Humeyni ile ilk röportajı yapan yabancı gazeteci oldum. Şah'ın kaçışı ile ilgili haberim sekiz sütun verilmişti birinci sayfadan. Hiç unutmuyorum, Şah Pehlevi ülkesinden ayrılırken 'Huzur içindeyim, olan biten her şey Allah böyle istediği için oldu,' demişti. 'Nereden biliyorsunuz?' diye sordum. 'Allah'la iletişim halindeyim,' deyince dayanamayıp 'Nasıl?' dedim. Soğukkanlı bir şekilde 'Tabii ki telefon etmiyor. Bahçede yürüyüş yaparken sesini duydum,' diye cevap verdi."
'TAHRAN'DAN ZOR KAÇTIM' "Ufak tefek, cin gibi gözlerle etrafa bakan, gayet kurnaz biriydi Humeyni. Bir süre sonra Şahbur Bahtiyar'ın ele geçirildiği ve öldürüldüğü dedikoduları dolaşmaya başladı. Tam bu sırada Bahtiyar telefon etti. 'Hayattayım, lütfen bunu yazar mısınız gazetenizde, çocuklarım öldüğümü sanıyor,' dedi. Ertesi gün haber yayımlandı. Sabah, 50 Mücahiddin militanı gelip beni aldı, yerel merkezlerine götürdü. Bana Bahtiyar'ın nerede olduğunu sordular. Ben de telefon ettiğini, yerini bilmediğimi söyledim. Tehdit ettiler. Sonunda serbest bırakıldım. Bir arkadaşıma, daha önce röportaj yaptığım başkan yardımcısı Methi Barzagan'ı arayıp olaydan haberdar etmesini söyledim. Gelip beni aldı. Oradan hemen ayrılmam gerektiğini anlamıştım. Ertesi gün Tahran'dan ayrıldım."
'BANYODA HABER YAZDIM' "İran'da o yıllarda cep telefonu, faks yoktu. Otele sık sık ateş açılırdı. Yatağı cama yapıştırıp, penceresi olmayan banyoya koşar, orada haberi yazardım. Sonra otelden çıkıp birkaç yüz metre ilerideki Reuters'ın ofisine gidip yazımı teleksle geçerdim. Fransızca bildiğim birkaç cümleyle, yolumu kesenleri kandırıp Fransız olduğuma inandırırdım. Çünkü Amerikalılar sevilmezdi. Tek sempati duydukları Batılı ulus, sürgündeyken Hümeyni'ye kapısını açan Fransızlardı."
'ELENI ÇOK OKUNUYOR' "İran'da tüm bunları yaşadığım günlerde annemin akıbetini araştırmaya başlamıştım. 1980'in sonunda New York Times'taki görevimden ayrıldım, sadece kitabım üzerine yoğunlaştım. Eleni, yayımlandıktan sonra bütün dünyada ses getirdi. 23 yıldır dünyanın dört bir köşesinde satılıyor. Her gün bir ya da iki turist elinde kitapla Lia köyüne geliyor, annemin evini görmeye. Eleni, birkaç açıdan çok ilgi çekiyor. Radikalizmin ulaşabileceği noktaları ve çocukla anne arasındaki ilişkinin gücünü gösteriyor. Okuyucuyu duygusal açıdan etkiliyor. Birçok ödül de kazandı. Yunanistan'da da hâlâ çok okunuyor. Yeni baskısına Cumhurbaşkanı Karlos Papulyas önsöz yazdı. Kitap, belki dünya edebiyatının klasikleri arasına katılmadı, ama dünyanın dört bir yanında üniversitelerde, okullarda okutuluyor.''
'KÖYLERİMİZ BENZİYOR' "Türk okurları bugüne kadar kitabı İngilizce'sinden okuyordu. Türkçe'ye çevrildikten sonra artık daha geniş bir okuyucu kesimine ulaşacağına eminim. Çünkü Yunanistan'daki köy hayatı, Türkiye'deki köy hayatına çok yakın. Hatta size bu konuda komik bir öykü de anlatayım: Bir gün Amerika'da ünlü orkestra şefi Zubin Mehta ile akşam yemeğindeydik. Mehta, kitabımın herkesi çok etkilediğini anlatıp ekledi: 'Eleni'yi okuması için anneme de verdim, tıpkı benim köyüm gibi,' dedi. Düşünün, Mehta, Hindistan'daki köy hayatıyla da benzerlikler bulmuş. Bireyler arası ilişkiler, çatışmalar açısından köy hayatları arasındaki benzerlikleri Türk okurlar da kitabı okurken görecek.''
Figen YANIK
|