|
|
En çok bankacıların dikkat sorunu var!
Defne Aruoba klasik psikologlardan çok farklı. "Herkesin psikoloğu olacak diye bir şey yok," diyor. Bu mesleğe karar verme serüveni ise hayli ilginç
Elleri üzerinde yürüyen İskenderunlu Ulaş kardeşleri anımsadınız mı? Hani BBC haklarında bir belgesel çekmişti. Belgesel Amerika'da yayınlanmadan önce birçok televizyon kanalında tanıtımı yapılmıştı. Defne Aruoba ismine orada rastlamıştım. Amerikan televizyonlarının önemli şovlarına konuk olan bu sarışın güzel kadın kimdi peki? En sonunda bir araya gelme fırsatı bulduk. Ulaş ailesinin belgesel çekimine danışmanlık yapan uzman kadrosuna, tek Türk olarak katılan Defne Aruoba'ya sadece uzman psikolog demek haksızlık olacak. Çünkü psikoloji onun hayatının bir bölümünü kaplamıyor, adeta yönetiyor. En iyisi baştan alayım... Defne Aruoba 1972 doğumlu. Üsküdar Amerikan Lisesi'ni bitirdikten sonra, New York'a iletişim sanatları okumaya gitmiş: "Aslında ben lisedeki herkesin Güzin Ablası'ydım. Yıllıkta bile yazar yani. Şarkıcılar hani küçükken mikrofon tutmaya başlarlar ya, benimki de o cinsten. Aslında psikoloji okumaya gitmeliydim, ama kendimi çok başka bir okulda buldum.'' Kimi ailevi problemler, Aruoba'nın stresli bir dönemi derken, sorunları halletmek için bir psikoloğa gitmiş. Gidiş o gidiş. ne kadar çok yapmak istediğimi fark ettim. İnsanların hayatına tutunmak, dokunmak ve o hayatlara iyi birkaç fırça darbesi de ben atabilmek istiyordum. Üniversiteyi bitirdim ve doktoramı psikoloji üzerine yapıp, uzman psikolog oldum." Amerika'da kaldığı 10 yıl boyunca düzenli olarak hastalarla terapi gerçekleştiren Aruoba, 'hasta' söyleminden de hoşlanmıyor. Hastalarına 'danışan' demeyi tercih ediyor ve bunu da "Öyle bir hiyerarşiye inanmıyorum, ben doktorum ve seni tedavi edeceğim diye bir şey yok,'' diye açıklıyor. Aruoba'nın NY'daki ilk deneyimi çocuklarla olmuş: "O zaman devletin sürdürdüğü bir projeye gönüllü olarak katıldım. Güney Bronx'ta aileleri tarafından tacize ve şiddete uğramış çocuklarla çalışacaktık. Oraya vardığımda manzara korkunçtu. Çocukların üzeri bit doluydu. Öylesine sevgiye açlardı ki bir süre sonra ayağımdan, bacağımdan, kolumdan sarkan çocuklarla baş başa kaldım. Çok korkunç olaylara tanık oldum ve eve döndüğümde iki gün ateşlenip yattım.'' Herkese yardım edemeyeceğini anlamış anlamasına, ama yine de yılmamış. başlamış, ardından Öğrenme Güçlüğü Kliniği'nde çalışmış. Zaten uzmanlığı da algı ve öğrenme üzerine. Peki ama Öğrenme Güçlüğü Kliniği ne demek ve neye yarar? Aruoba "Zihinsel komando kampı gibi bir şey,'' diyor, "Bir seri egzersiz var. El ve göz koordinasyonu, görsel ve işitsel hafızanın geliştirmesine yönelik alıştırmalar falan. Günümüzde dikkat eksikliği ve öğrenme güçlüğü her yaşta olabiliyor.'' Defne Aruoba, Türkiye'ye döndükten sonra çocuklar üzerindeki öğrenme terapilerine devam etmiş, ama onun deyimiyle danışanları daha çok bankacılar, otomobil yarışçıları, sporcular ve bilgisayarla ilgilenenler: "Bankacıların dikkat eksikliği, onlar için büyük bir bedele mal olabiliyor. Sporcular da öyle. Örneğin bir otomobil yarışçısı fazla odaklanmaktan ötürü dikkatini veremiyordu.'' Defne Aruoba'nın klasik psikologları kızdıracak birçok açıklaması daha var. Hepsi haftaya kaldı. Ama ilginizi çekecek birkaç başlık veriyorum: - Herkesin psikoloğu olacak diye bir şey yok. - Yeni moda, çocuğa psikolog bulmak! - Dokuz yaşından önce çocukla terapi yapılmamalı. - Terapi sırasında esnemek
|