| |
İki cadde bir tepe
Şişli 8'inci Asliye Ceza Mahkemesi'nde dün yine "Türklüğü tahkir ve tezyif" davası vardı ama Abide-i Hürriyet Caddesi'nde yer alan adliye binası bir tatil günü kadar sessizdi. Ne "Hain", "Alçak" diye bağıranlar vardı bina önünde ve koridorda, ne küfür edenler. Ne sanıklara ve avukatlarına tükürenleri, tehdit edenleri kutlayanlar. Ne "Misyoner çocuğu", "Hrant Dink devşirmeler seninle gurur duyuyor" pankartları açanlar... 4'üncü kattaki mahkeme salonu girişinde mübaşirin "Hırant Dink... Karin Karakaşlı..." diye yüksek sesle sanıkları çağırmasından sonra da sessizlik bozulmadı. Ne sıraları dolduran ve sanıklar ile avukatlarına "Biz Türküz, siz Türkiyelisiniz" diye bağıran izleyiciler. Ne bozuk para atanlar. Ne yargıca tomar tomar şikayet dilekçesi veren Veli Küçük ve arkadaşları. Ne sanık avukatlarına parmağını uzatıp "Sizi de izliyoruz" diye "uyaran" müdahil avukat Kemal Kerinçsiz ve ekibi... Sanıklar duruşmaya katılmadılar. 36 sanık avukatı ile bir "müdahil" avukat salona girdiler ve Dink'in "Türklüğü tahkir ve tezyif etmek" suçundan 6 ay hapse mahkum olduğu ancak Yargıtay'ın "usul" yönünden bozduğu davanın duruşması başladı. Sessiz bir ortamda. Abide-i Hürriyet Caddesi'ne adını veren Abide-i Hürriyet Tepesi'ne de dün sessizlik çökmüştü. İttihat ve Terakki Hükümeti'nin Dahiliye Nazırı Talat Paşa'nın, Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili Enver Paşa'nın, Sadrazam Mahmut Şevket Paşa'nın mezarları ile 31 Mart ayaklanmasında şehit olanlar için dikilmiş anıtın bulunduğu yemyeşil tepede sadece kurumuş yaprakları toplayan park işçisinin süpürge hışırtıları duyuluyordu.
"Tahkir ve tezyif" kurtarır mı? Abide-i Hürriyet Caddesi'ne paralel Halaskargazi Caddesi üstündeki Sebat Apartmanı'nda da dün sessizlik vardı. Binanın önünde 19 Ocak 2007 Cuma günü saat 15 sıralarında oluşan kan gölü temizlenmişti. Sebat Apartmanı'nda Agos gazetesinin bulunduğu kat da sessizdi. Apartman önündeki ekip arabasındaki görevlilerin, sonra zemindeki üç polisin dikkatli bakışları eşliğinde gazetenin hazırlandığı daireye çıkan Agos çalışanlarını, girişteki masada oturan bir koruma karşılıyordu. Okuduğu gazeteden başını kaldırıp sessizce selamlayarak... 8'inci Asliye Ceza Mahkemesi Yargıcı Hacer Bayraktar önündeki dosyaya göz attıktan sonra kaşlarını çattı; "Nüfus kayıtlarında Hırant Dink sağ görünüyor" dedi. Anlaşılan dava dosyasını hazırlayanlar işlerinin çokluğundan yeni kayıt isteyememişlerdi. Tıpkı Trabzon'dan gelen "Yasin Hayal, Hrant Dink'e suikast düzenleyecek" ihbarını işlerinin yoğunluğu nedeniyle üstlerine iletemeyen İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler gibi "Yaz" dedi yargıç katibe, "Hrant Dink'in yeni nüfus kaydının istenmesine, duruşmanın 14 Haziran 2007 Perşembe gününe ertelenmesine..." Avukatlar salondan çıktılar. Koridor hala sessizdi. Adliyenin önü de. Ne "Gel de kimin kanının temiz olduğunu gör" diye bağıran vardı, ne "Türkler buraya... Türkler buraya..." uyarısıyla onları saldırılara yönlendirenler, ne pankartlarİç çekerek, "Bir güvercin gibi dikkatli ve ürkek", caddenin kalabalığına karıştılar. O sırada aydınlar, sivil toplum örgütleri temsilcileri 301 değişikliğini tartışmaya devam ediyorlardı. "Aşağılamak" yerine "Tahkir ve tezyif" ifadesiyle sorunun çözüleceğini düşünüyorlardı. Dink'in "Tahkir ve tezyif"ten mahkum olduğu, önerdikleri değişiklikle bin kere yargılansa bin kere mahkum olacağı hiçbirinin aklına gelmiyordu...
|