Laf lafı açtı!
Olur a, için için kızdığım sahnelerden biriydi. Her zaman aynı "fikirler" de olmasak bile, "insani hassasiyetleri" nden emin olduğum bir yazar, "Basın özgürlüğü" ödülünü, gazetesinin yönetmeniyle (ve patronuyla) yan yana katıldığı bir törende almıştı. Bence, gölgede kalmıştı! Çünkü, gazetecinin "onlara rağmen özgür" olabilmesi gerekiyordu. Çünkü, gazetecinin başka yazar meslektaşları, daha kısa süre önce, o kurumların yönetimleri tarafından sansürlenmek istenmiş, sansürlenmiş yahut ol sebeple kovulmuştu! Çünkü, gazeteci, bizzat medya patronunun istediği ve çok seslilik karşıtı, özgürlük boğucu kanuna karşı da yazamamıştı. O yüzden, olur a, çok ama çok kızmıştım.
Şimdi, neredeyse bir beş yıl sonra, Bekir Coşkun'u dünkü "Kan sesi", yani "Hepimiz Ogün Samast'ız" diye bağıranlar üstüne yazdığı yazı için ve bu vesileyle o ödül için de kutluyorum. Özellikle, artık iyice tuhaflaşan (tabii yazıları için diyorum) yayın yönetmeninin "Ben de, ben de" diye titreyen yazısını okumadan önce, üçüncü sayfada insana insanlığını hatırlattığı için. Çünkü o gazetenin ve okurlarının da, insani duyarlılıkları ve mesleki gayretleriyle o acayip yönetmen tavrına müstahak olmayan oradaki gazetecilerin de buna fazlasıyla ihtiyacı var!
Yapımcı, yönetmen, senarist, reklam alıcısı, kanal yöneticisi, medya patronu filan hep birlikte mutlu olsunlar. Birkaç dizi ile, "kopya katil adayları" nın oluşmasına nasıl hizmet ettiler; az düşünsünler. Reyting, reklam, kar vesaire; bu kitapsız, tartışmasız, okumasız, tahammülsüz, muhakemesiz, düşünmesiz ve düşüncesiz, üstüne üstlük katilleşmeye amade "Samastlaşma" ya ne biçim değmiştir; daha az düşünsünler.
Ne tuhaf değil mi! Bugün bir cinayetin azmettiricisi olarak elimizde bir "Muhbir" var. Ve Anka'nın haberine göre; "Polis muhbiri", Jandarma İstihbaratı' na da çalışmış. Zanlıya "Muhbir" dediğiniz sürece, sizi şaşırtacak şey en fazla, bir bombalama failini hukuktan kaçırıp muhbir yapan Emniyet ile aynı adamı kendisi için de muhbir olarak çalıştıran Jandarma, her ikisinin rekabeti filan olur. Ama "Muhbir" e muhbir demeyi keserseniz; yani, kimi "itirafçı" nın sonunda vardığı durak gibi düşünmeye başlarsanız, başka bir şey olur. O zaman, misal, "suikast düzenlemekten, azmettirmekten, örgütlü suç" tan zanlı olabilir. O zaman, misal, "Polis ve(ya) Jandarma; devlet birimlerinin de hizmetinde iken bu işleri yapmak" tan ötürü "ilginç ve önemli" bir zanlı olur. O zaman, misal, yukarıdaki cümlede "devlet birimlerinin de" bölümündeki "de" yi dahi attırabilecek kuşkular olur. Buna bir de, Milliyet'te Tolga Şardan' ın haberinde yer alan; "Yasin Hayal'in eniştesi Coşkun da Jandarma muhbiriydi. Dink'e suikast planını 2006 Temmuz ayında jandarma istihbaratına bildirdi. Hayal kendisinden silah isteyince, 'Silah bulacağını söyle' talimatı aldı. Daha sonra, 'Bu işi yapamaz, gözetimimiz altında' dendi" şeklindeki bilgileri filan ekleyin.
Ekleyin ki; ipucu ve ipin ucu uzasın! Ne tuhaf ama; Emniyet ve Jandarma "muhbirleri" nin suikastta, başrol veya karakter oyuncusu, ama mutlaka aktör olduğu bir "Kurtlar vadisi" bu. Esas senarist, yapımcı ve yönetmen de bir yerlerde olmalı! Bir sormalı.
|