![](http://img.sabah.com.tr/i/y/yb/09.gif) | ![](http://img.sabah.com.tr/i/1_pix_trans.gif) |
![](http://img.sabah.com.tr/i/1_pix_trans.gif) ![](http://img.sabah.com.tr/i/yazar_bugunku_yazi.gif) |
|
Global kabadayılar iş başında mı?
MAŞA OLMAK.
YA Ahmet Rasim'de, ya da Refii Cevat Ulunay'da okumuştum, bu bilgiye hangi yazardan ulaştığımı tam hatırlayamıyorum. Buna göre eski İstanbul'un kabadayıları, Sirkeci'deki işkembecilerden haraç almak için, ceplerinde bir şişe cıva taşırlarmış. Dükkânın sahibi haraç vermeyi kabul etmezse, işkembe çorbasının kaynadığı kazana cıvayı dökerlermiş. Oluşan fiziksel reaksiyon sonucu kazanın altı üstüne gelir ve çıkan kokudan ötürü dükkânda kimse kalmazmış. Yeni dünyanın kabadayıları, şimdi bunu global ölçekte yapıyor. Farklı öğelerinin birbirleri ile barış içinde yaşadığı toplumların kazanına yeni kabadayılar sanki cıva döküyor. Sade Afrika'da değil, Balkanlar'da, Kafkaslar'da ve Ortadoğu'da da tanık olmuyor muyuz bu duruma? Kurulduğu 18'inci yüzyıldan, "Medeni Haklar"ın kabul edildiği 20'nci yüzyıla kadar siyahbeyaz ayrımını taşıyan ve bu yüzden bir iç savaş bile yaşayan ABD'nin, Irak'ı birbirlerine düşman insanların yaşadığı üç parçaya bölme çizgisindeki politikası, buna bir örnek değil mi? Ya da 1990'larda AmerikanSovyet kamplaşması dışına çıkan Ortadoğu'yu, 21'inci yüzyılda SünniŞii kamplaşmasına dayalı bir yeni dengeye oturtmak, Humeyni ideolojisi dışında kimin işine yarayabilir? Tarih garip bir süreç. Aynı Amerika, 1945'te ikiye bölünen Almanya'nın birleşebilmesi için, 1990'lara kadar Avrupa'da ordular barındırdı, yüzlerce milyar dolarlık ideolojik savaş sürdürdü. Milliyetçiliği ırkçılığa dönüştüren, dini inançları mezhep ayrımları üzerinden algılamayı deneyen, toplumun inanç ve geleneklerini rejimin tehdidi olarak sunan ve bunları "Vatanseverlik" yahut "Dindarlık" ya da "Laiklik" gereği sanan herkesin, farkına varmadan yeni global kabadayıların maşası olmak durumuna düşmeleri ihtimali fazladır. Bilinçsiz bir yabancı düşmanlığını toplumu saran "Anti-izm"lere dönüştürenler, sonunda iç kavgaları ile, dünyadan kopartıldıklarının farkına bile varmazlar. Bu arada toplumu birleştiren bütün ortak değerler, ayaklar altında dolaşmaya başlar. Bütün bu "Gerçek Tehlikeler"e karşı en etkili savunma mekanizması, çoğulcu demokrasidir, hukukun üstünlüğüdür, hoşgörü ortamıdır, temel hak ve özgürlüklerin varlığıdır. Bir de bütün demokrasiler için temel öğe olan ve siyasetçiler için de, idare için de medya için de vazgeçilmezler konumunda bulunan "Bilinç" ve "Sorumluluk" duygularıdır.
|