 |  |
  |
|
İki bakan, iki telefon
Önce Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım aradı. "Ben o sözleri durumu tasvip ettiğim, özendiğim, onayladığım için etmedim" dedi. Bir ortamda Kaddafi'nin Afrika Birliği Zirvesi'ne develeriyle gitmesi konuşulurken "Bizde olsa adamı tefe koyarlar" demesi, aslında Türkiye'deki demokrasi ve eleştiri ortamını yüceltmek için söylenmiş sözlermiş. "Allah kimseyi demokrasiden geri koymasın. Deve olayında benim tavrım bellidir. Densizlik olduğunu hep söyledim" dedi. Ardından Kürşad Tüzmen aradı. Libya'daymış. "Siz bu yazıyı yazdığınızda benim Libya'da olduğumu biliyor muydunuz" diye sordu. "Biliyordum" dedim. "Şahane giden görüşmeler sizin yüzünüzden berbat oldu. Dün gece ayrılırken adamların yüzü gülüyordu, bu sabah yüzlerinden düşen bin parça. Nedenini sorunca önümüze sizin yazınızı koydular. Bir çuval inciri berbat ettiniz. Memnun musunuz" dedi. Doğrusu anlamamıştım. "Ben bakan mıyım, başbakan mıyım, benim yazımdan Libyalılara ne" dedim. "Ne demek Libyalılara ne. Adamlar bozulmuş. Bu işler topyekûn bir seferberliktir. Bakış açınız adamları rahatsız etmiş. Şimdi onu temizlemeye çalışıyoruz" dedi. "Anlamadım. Libya Türkiye ile olan ilişkilerini bir köşe yazarının fikirlerine göre mi düzenliyor? Devlet ciddiyeti bu kadar olan bir ülkeyle zaten sağlıklı ilişki kuramazsınız. Hiç uğraşmayın" dedim. "Bizim işimiz uğraşmak. Ticaret hacmimizi katlıyoruz. Alacakları tahsil ediyoruz. Müteahhitlik işlerini artırmaya çalışıyoruz. Siz ise bunları bozuyorsunuz" dedi. "Kusura bakmayın. Bizim işimiz de yazmak" dedim. Siz ne dersiniz!
|