|
|
Buzda dans var ama ya vizyon
1980'li yılların ortalarında İstanbul'da iki tane buz pateni pisti vardı. Biri Taksim'deki Penguen, diğeri de İstinye'de adını hatırlamadığım bir pistti. Bu satırların yazarı dahil buz pateni yapmaya çalışan tüm erkeklerin hayali günün birinde Katarina Witt'e eşlik edebilmekti. Hoş, bu sadece bizim değil; dünya üzerindeki çoğu erkeğin hayaliydi ama ne yapalım... Bu güzel gülüşlü Doğu Alman kadın sadece güzelliği değil, başarılarıyla da adından çokça söz ettirmişti. 1983'ten 1989'a kadar 2 Olimpiyat, 4 Dünya ve 6 Avrupa şampiyonluğu sığdırabilmiş başka bir sporcu var mı hatırlamıyorum. Bu yazı, ilk gençlik yıllarının, platonik aşklarından birini anmak için falan yazılmıyor. Yazının tek sebebi; Türkiye'deki televizyon yapımcılarının vizyon çıtasını yukarı çekmeleri umudu... 'Buzda Dans' yarışması Katarina Witt'siz başladı ama pekala onunla sona erebilir. Bunun için daha fazla emek ve daha fazla para harcanması gerektiğini ya da seyircinin mevcut kadroyla da tatmin olduğunu biliyorum ama çıtayı yükseltmek gerek... Katarina Witt, bir kuşağın kafasında buz pateni denilince akla ilk gelen isimdir. Uzun yıllar önce Ankara'ya geldiğinde ortalık ayağa kalkmış, bu genç kadın çok az insanın yaşayabileceği bir sevgi çemberine alınmıştı. Bu yüzden ikna edilmesi de zor olmasa gerek. Başarı ve vizyon arasındaki ilişkiyi belki çıplaklıkla anlatmak gerek. Dünya üzerinde erotik kadın fotoğrafları yayınlayan milyonlarca dergi var. Playboy hepsinden farklı bir çizgide çünkü vizyon çıtası yüksek. Diğer dergiler; sadece güzel kadınların fotoğraflarını yayınladıkları için sıradan oldular. Playboy ise, kariyerini tamamladıktan sonra Katarina Witt'i ya da aşırı sağcı Fransız lider Le Pen'in boşandığı eşini sayfalarına taşıdığı için farklı ve başarılı oldu.
|