Turp gibiyim, turp!
Ajdar Artık Grup Olalım şarkısını Hülya Avşar'a ithaf etse, çok acayip olur. Tabii bir de kapınızın çalındığını ve Bülent Ersoy'un sizi annenizden istemeye geldiğini düşünün... Hani Oscar Wilde imzalı özlü sözler vardır ya, öyle olur olmadık yerlerde karşınıza çıkar... Aslında onları gördükçe kendinizi hep önemsiz, yani asla öyle laflar edemeyecek biri gibi görürsünüz. Hiç telaşlanmayım, bizim memlekette o türden laflar etmek mümkün değildir zira. Çünkü öyle laflar etmek, asgari bir ciddiyet atmosferi gerektirir. Sahte de olsa, insanlar ciddiymiş gibi davranmalıdır ki, o lafların üzerinde durabileceği bir zemin olsun. Bizde, siyasi alemden cemiyet hayatına, devlet kurumlarından sivil toplum örgütlerine kadar hiçbir yerde yeterli ciddiyet ölçümüne rastlanmadığı için, mesela "Sadece sıkıcı insanların ciddiye alındığı bir zamana doğduk ve ben yanlış anlaşılamama korkusu içinde yaşıyorum," gibi laflar eden kimse çıkmıyor, çıksa bile, kimse ciddiye almıyor, çünkü sıkıcı bulunuyorlar... Evet, bizde dikkate alınan, ana haber bültenlerinde ciddi ciddi yer ayrılan, üzerine saatlerce programlar yapılan şey şu: Bir gazeteci arkadaşımız Hülya Avşar'a, "Gruba Saadettin Bey de katılacak mı?" diye sorarken ne demek istedi? 'Grup' neyi çağrıştırıyordu? Muhtemelen bu yazıyı okuyan herkes, söz ettiğim mevzuyu en az benim kadar takip etmiştir, çünkü takip etmemek mümkün değildi. Ama yine de sosyal engelli vatandaşlarımızı düşünerek özet geçeyim: Hülya Avşar, 'minik' Zehra, Avşar'ın eski eşi Kaya Çilingiroğlu, Kaya Bey'in yeni çocuğu ve yeni çocuğunun annesi, grup halinde aynı otelde tatile gitmiş, gazeteci de soruyor, "Saadettin -Saran- Bey de gruba katılacak mı?" diye. Bu 'grup' lafı, kimse söylemiyor ama kuvvetle muhtemel ki 'grup seks' çağrıştırdığı için, Avşar'ın şiddetli tepkisini çekiyor. Gazeteci hanıma el hareketi çekiyor, gazeteci hanım, "El hareketi yapma!" gibisinden karşılık veriyor...
ÖZLÜ
SÖZLER AJDAR'DAN Halbuki, olay fikri bakımdan çoktan çözülmüştür. Daha evvel de işaret etmiştim, Ajdar diye, şu sıralar tamamen harcanmakta olan bir gök cismimiz var, "Turp gibiyim, turp, turp / Şurup gibiyim, şurup / Grup olalım grup" diye bir esere imza atmıştı. Adam gündemi yakından falan değil, alenen önceden takip ediyor. İşte o bizim Oscar Wilde'ımızdır. Ana haber bültenlerinde, üzeri örtülü bir 'grup'-grup seks' bağlantısı, memleketin üzerine en çok haber yapılan 'star'ı, ailesi ve münasebetleri dolayımıyla tartışılıyorsa, Ajdar bu memleketin nabzını, hatta şah damarını yakalamıştır... Bakın, bakın, bağlantılara bakın... Haber bültenlerinden mi, yoksa magazin programlarından mı,nereden duyduysam artık, Avşar'la tartışan gazeteci hanım, sanat gaz ve toz bulutumuz Bülent Ersoy'un yakın ahbabı, hatta danışmanı gibi bir şeymiş. Geçen haftanın dış kulvardan gelerek 'grup' olayına beş boy fark atan gündem konusu, 'Bülent Hanım Armağan'ı annesinden istedi mi?' sorusuydu. İnanılır gibi değil ama gerçek. Gözümün önüne kendi annem geldi. Bülent Hanım, peluşlu, tüylü falan kostümleri ve parıldayan aksesuarlarıyla, annemlerin evin önünde arabadan iner, elinde çikolata ile kapıyı çalar, annem kapıyı açar, "N'oluyoruz ya?" diyemeden Bülent Hanım eğilerek -ve yan yan- bizim küçük kapıdan geçiverir, "Allah'ın emri, peygamberin kavliyle," diye söze başlar... Çok acayip! Allah'tan Armağan kardeşimiz gibi yakışıklı bir kimse değilim ve alaturka da, gök cismi de olmaya uğraşmıyorum. Verilmiş sadakam varmış... Neyse efendim, benim paranoyalarımla uğraşmayalım. Ama düşünün, Oscar Wilde böyle bir atmosferde yaşasaydı, o lafları edebilecek mecali kalır mıydı? Bülent Hanım gibi bir 'diva'nın çıkıp, "Sıfır beden olacağım efendim," diye demeçler verdiği bir atmosferde, Hülya Hanım ve grup tartışmalarının yaşandığı bir durumda, söylenebilecek en özlü sözler Ajdar tarafından söylenmektedir zaten...
Sami Tosun
|