Şahsi beyan!
Ne düşündüğümü söyleyeyim de. Bir "demokrat" eğer demokrasi, hukuk, insan hakları, eşitlik, adalet, hakkaniyet anlayışını "vicdan muhakemesi" üstüne de kuruyorsa, artık daha "çok yönlü" düşünmek zorunda. Açık "iç savaş" halinde olsak; tamam, herkes kendine en yakın "cephe"ye koşsun. Ama yurdun her yanındaki tüm taksitli iç savaşa rağmen, sürüp gitmiş "düşük yoğunlu savaş"a ve bölgede bulaşmamız istenen tüm savaşlara rağmen; Öyle değiliz, di mi! Yani hepimizin iki cepheden birini seçmesi gereken ölümüne bir şey yok.
O zaman, bir "demokrat", kendine atfettiği o sıfatın hakkını, belki herkesten fazla adil ve çok taraflı düşünme ile verebilir. Bunu, belki de daha şiddetlenecek "milliyetçilik" meselesini, sadece milliyetçiliğin kendisi ve birtakım katiller, linççiler de dahil, salt şiddet üstünden anlamayı yetersiz bulup söylüyorum. Ülkede kimsenin, "hakim kimlik" sahipleri de dahil, kimliğiyle mutlu ve huzurlu olmadığını düşünerek söylüyorum. Yine bir katil ve arkasındakiler vesilesiyle konuştuğumuz "milliyetçilik", sadece "sivri" bir ideolojiye ve en saldırgan, en dışlamacı, en ayrımcı, en faşizan biçimlerinin kafa kola almasına dayanmıyor. Bizzat kendisi de, "haksızlığa uğrama, aşağılanma, umursanmama, kıymetsizleşme, dünyada hakir ve cahil görülme, hep suçlanma, öldürülmüş yakınlar, memlekete gelmiş cenazeler, hiç sorgulanmamış tek taraflı bir tarih gururunun darbeler yemesi, ülkenin bölünmesi, herkesin düşman olması" gibi bir "kimlik hissiyatı" ile onun travmalarına dayanıyor.
Bu elbette, kendi doğal kimliklerine kapanmadan, onları aşarak "kendini de aştığını" düşünen bir "demokrat"ın kabullenmesi ve anlayışla şefkat göstermesi gereken bir şey değil. Ama, tam da o gerekçeyle, "Kürt kimliği"nden "Müslüman kimliği"ne kadar, her etnik, dini, kültürel kimliğin "hissiyatı"nı ve hukukunu, demokrasi ve demokratlık gereği anlamak ve gerektiğinde savunabilmek isteyenlerin "anlamak zorunda olduğu" bir şey. Bu "Travma" anlaşılmak ve ülke için çok tehlikeli, yeraltı ve yerüstü hücreleriyle, kendi faşizan sivil veya militer tahakkümlerini kurmak, sürdürmek isteyenler ile; Ve hatta, milliyetçi kılıflarla, ülkeyi etnik, dini, bölgesel savaşların içine sürükleyebilecek ve sözde karşı oldukları emperyalistlerin tetikçisi haline sokacaklar ile "Travma"nın bağının törpülenmesi gerekiyor.
Kimse, kendi ölüsü için de biraz olsun yanmayanın en doğru sözüne dahi kulak vermez. Maalesef böyle! İyi dinlerseniz, iyi anlarsanız; öyle. O yüzden, "şiddet karşıtlığı, barış, demokrasi, adalet, hukuk" gibi kavramların içi, bu ülkenin tüm mutsuzlukları, tüm korkuları, tüm hissiyatı tam da tüm renkleri içinde düşünülmeden tamamen dolmuyor. Buna, "demokrasi projeleri" yaparken, proje finansçıları yüzünden "yoksulluk"u, toplumsal adaletsizlikleri, ekonomik şiddeti mecburen ya da fark etmeden unutmak da dahil. O yüzden, madem ki kimsenin kendi "damarındaki asil kanı" yücelterek bir başkasını kanından, canından, kimliğinden ötürü küçümsemesini, dışlamasını istemiyoruz (yani istemiyorsak); Hiç kimsenin "akan kanı"nı da küçük ve hor göremeyiz! "İnsani, vicdani" ne varsa; bunu kimi insanlara peşin peşin adeta haram sayamayız. Demokrat isek; elbet adalet arar, hesap sorulmasını ister ama rövanşçı, intikamcı, kinci ve ayrımcı olamayız.
Ayrıca, Dipsiz Kuyu da dahil, acımasızca eleştirdiğimiz (ve öyle yapmak zorunda olduğumuz) bu ülkeyi (devlet başka şey!) seviyorsak, ki asıl derdimiz odur, bir hakkı da teslim edelim. O da tüm hoyratlıklara, şiddete, tetikçilere rağmen; kocaman bir kalbi de var bu ülkenin. O bizi kendimizden alıyor, bizi âşık ediyor zaten. O kalple size dokunan çok ana ve çok evlat, mutlaka Edirne'de de var, Trabzon'da da, Mersin'de de, Diyarbakır'da da. Gördük ki, İstanbul'da da, on binlerce. O yüzden; yani tam bu yüzden, sizi "katil sürüsü" gibi görüp o vesileyle bir daha tokatlamak isteyenlere karşı ülkenizle, insanlığınızla gurur da duyun. Dünyada, kendi başkanı, etnik muhalefet lideri de dahil, çok sayıda demokratı katletmiş bir siyasi, sınai ve cinai kültürün ABD'si de dahil!
|