|
|
250 kutu, 15 bin YTL
Kazandığı her kuruşu 2001'den beri koleksiyon yaptığı masa üstü oyunlarına yatırıyor ve hiç ara vermeden sabahlara kadar oyun oynuyor.
Gözünü oyun bürümüş
Tam 250 tane masa üstü oyunu olan senarist Haluk Özenç, "Türkiye'nin en büyük koleksiyonu bende!" diyor. Her pazartesi dört kişilik grubuyla sabahlara kadar oyun oynayan Özenç, 2001'den beri, çoğunu yurtdışından getirttiği oyunlara yaklaşık 15 bin YTL harcamış.
İsmini ilk anda hatırlayamasanız da belki Fasulye filminden anımsarsınız Haluk Özenç'i. Hani şu hiç konuşmayan sefer taslı adamın başrol oynadığı, bol mafyalı komedi filmi... Özenç Fasulye'nin hem senaristi hem de oyuncusuydu. Aslında Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümü mezunu. Ama daha üniversite yıllarında Kandemir Konduk'un yanında oyunculuk yaparak girdiği medya dünyasından bir daha çıkamamış. "Oyunculuk işinde belli bir yere geldikten sonra tıkandım, insan hayatta en iyi yaptığı işi yapmalı bence," diyen Özenç, şimdilerde ekmeğini dizi senaristliğinden çıkarıyor. Bugüne kadar Tatlı
Hayat, Aslı ile Kerem, Sayın Bakanım, Çat Kapı gibi dizilere imza atmış. Şu an Yalancı Yarim ile Acemi Cadı'yı yazıyor. Yakın zamanda, Sadettin Saran'ın yeni şirketi Saran Prodüksiyon'un da genel müdürü olmuş.
MERAKI AİLEDEN GELİYOR Gelelim esas konumuz olan ve kendisinin "Bu benim hastalığım," dediği masa üstü oyunlarına. Özenç'in eşe dosta verdikleri hariç, şu an tam 250 tane oyunu var. Türkiye'ye getiren firma olmadığı için oyunlarının çoğunu yurtdışından, internetten satın alıyor. Kutu oyunlarıyla ilgili dünyadaki hemen her internet sitesine üye. Her ay en az yedi - sekiz kutu oyun satın alıyor. Koleksiyon yapmaya başladığı 2001 yılından beri oyunlara yaklaşık 15 bin YTL harcadığını söylüyor. Özenç'in oyun merakı aileden geliyor. Anneannesi, annesi, babası hep çeşitli iskambil oyunları, tavla ve briç oynarlarmış. O da daha yedi - sekiz yaşlarından itibaren, iki kuzeniyle birlikte Monopoly, İpucu, Gizli Hedef gibi oyunlar oynuyormuş. "Ekip zihniyeti önemli bu işte, ben şanslıydım, üç kişiydik. Şimdi de şanslıyım aslında, çünkü etrafımda, farklı kategorilerde oyunlar oynayabildiğim yaklaşık 15 kişilik bir arkadaş grubum var," diyor Özenç. Örneğin ağır strateji oyunlarını oynadığı dört kişilik bir grubu var ki, onlarla her pazartesi toplanıp, akşam 20:00'de masaya oturuyor, sabaha karşı 04:00 sularında masadan kalkıyorlar.
KAFE PROJESİ VAR 1980 sonrası Türkiye'de masa üstü oyunlarına ilginin çok azalmasıyla, o da ortaokul yıllarından itibaren bir süre oyunlardan kopmuş. Derken 1994'ten sonra dünyada patlayan masa üstü oyunları sektörü, ucundan kıyısından Türkiye'ye de sirayet etmeye başlayınca Özenç'in ilgisi de artarak geri dönmüş. Şimdilerde dünyada çok satıp, Türkiye'ye ise hiçbir firmanın getirmediği birtakım oyunları kendisi getirip satışını yapmayı planlıyor. Ayrıca bir kafe projesi de var. Kendi medya şirketinin bulunduğu Cihangir'deki üç katlı binayı bir fırsatını bulduğu anda 'oyun kafe' yapacak. Getireceği oyunları da orada hem insanlara tanıtıp hem de satacak. Türkiye'de bu oyunlara olan ilgisizliğin; insanların oyunları tam olarak anlayamamaları olduğunu düşünüyor. "İnsanların bazı oyunları ilk gördüklerinde aval aval baktıkları bir dönem var. Baştan karmaşık göründüğü için korkuyorlar. Oysa bütün oyunların çok basit bir mantığı vardır. Benim en iyi yaptığım iş oyun anlatmaktır. Hikayesini öyle bir anlatacaksın ki, bir film gibi ilgisini çekecek karşı tarafın," diyor Özenç.
Melis D. ÇALAPKULU
|