|
|
|
|
|
|
Beni bir mini etek için harcamayacak mücahitlerim olsun
Banlieue 6080'de bir mini müzikal sahneleyen 'Çocuklar Duymasın'ın 'Mary'si Demet Tuncer: Kaliteyle de bir yerlere gelinebileceğini herkese göstereceğim. Yeter ki arkamda beni bir mini etek için harcamayacak mücahitlerim olsun....
Onu 'Çocuklar Duymasın' dizisinde canlandırdığı Amerikalı patroniçe 'Mary Smith' karakteriyle tanıdık. Kızıl saçları ve akışkan İngilizcesi nedeniyle önce hepimiz onu Amerikalı sandık. Adını doğru bir projeyle duyurduğunu ve amacının Türkiye'yi yurtdışında temsil etmek olduğunu belirten Demet Tuncer lise eğitimini Milli Eğitim Bakanlığı'nın açtığı liselerarası sınavı birincilikle kazanıp burs alarak ABD'deki Dünya Kolejler Birliği'nde tamamlamış. Üniversite yıllarında ise hem müzikal tiyatro hem de siyasal bilgiler ve suç ve ceza eğitimi görmüş. Bu dönemde Amerikalı bir hocasından CIA'de çalışması için teklif almış. Ama "Ben ne vatanımı satarım, ne de ailemi" diyerek bu teklifi reddetmiş.
TÜRKİYE'DE SHOWGIRL YOK
Amerika'dayken Sting'in şan hocası Austin Miskel'ın da aralarında bulunduğu birçok seçkin simayla çalışan Tuncer, Türkiye'ye dönünce bir süre İstanbul Gelişim Orkestrası'nın solistliğini yapmış. 31 yıllık hayatına sunuculuktan radyoculuğa kadar birçok şey sığdıran Tuncer; 9 Ocak'tan beri salı akşamları Banlieue 6080'de sahne alıyor. Seyircileri 1930'lardan günümüze uzanan süreçte müzik ve skeçlerle süslü bir yolculuğa çıkaran Tuncer, "Türkiye'de hem dans eden, hem şarkı söyleyen, hem de müzikal oyunculuk yapan kadın yok. Türkiye'de showgirl yok. Ben bu açığı kapatacağım" diyor...
* Tanınmanız 'Çocuklar Duymasın'daki 'Mary' karakteri ile oldu. Bu rolün size yapıştığını düşündünüz mü? 'Çocuklar Duymasın' "İyi ki yaptım" dediğim bir işti. 2 sene herkes beni Amerikalı zannetti. Amacım bu durumu silmek değil çünkü 'Mary' bana şans getirdi. Birçok arkadaşımız böyle bir rolü alabilmek için yıllarca bekliyor. Ama ben ilk denememde güzel bir yere geldim. Dezavantajı artık her rolü kabul edemiyorum. Daha iyi projeler arıyorum. Bir de hep aynı tarz roller teklif ediliyor bana. İstediğim tarzda rol gelmediği için kendimi çektim. "Unutulmamak için ne olursa olsun yapayım" demedim.
* Bu süreçte tiyatroya yöneldiniz... Zaten tiyatro oyuncusunun esas yeri tiyatrodur. Bu dönüş sayesinde kendimi sahnede pekiştirme fırsatı yakaladım. Tiyatro İstanbul'da 'Aşkın Yaşı Yok' adlı oyunda oynadım ve 'Selim Naşit En İyi Kadın Oyuncu' ödülünü aldım. Sonra Sadri Alışık Tiyatrosu'nda 'Kaç Baba Kaç'ta ve AKM'de 'Batı Yakasının Hikayesi'nde rol aldım. AKM Büyük Sahne hayallerimden biriydi. Küçükken anneme "Ben burada sahneye çıkacağım" derdim. Bunu gerçekleştirmek rüya gibiydi. Sonra müzikal tiyatro projemi hayata geçirmeye koyuldum. İlk iş olarak da kendime koçluğunu ve basın danışmanlığını Nermin Ceri'nin yaptığı bir ekip kurdum. Ekip başarıda çok önemlidir. Madonna gibi yıldızlar yola birlikte çıktıkları ekiplerini hiçbir zaman değiştirmemiştir.
İKİ SAATLİK BİR DÜNYA TURU
* Bu müzikal tiyatro hayalinizin ilk ayağını Banlieue 6080'de yaptığınız şov oluşturuyor sanırım... Evet. Canlı reji mantığıyla mini müzikal yapıyoruz. Her salı saat 22.30'da başlayan şovum 1930'lardan günümüze Türkiye'de ve dünyada yaşanan olaylara ayna tutuyor. Her dönemi İngilizce, Almanca, Fransızca ya da Türkçe şarkılarla yad ediyoruz. Bir çeşit zaman tüneli. Seyirciyi 2 saatlik bir dünya turuna çıkarıyoruz. Bol bol taklit yapıyorum ama bunlar arasında ünlü taklitleri yok. Siz beni 'Mary' olarak tanıdınız ama benim içimde binbir Demet var. Amacımız bu projeyi önce Türkiye'de büyütmek. Belki BKM ile çalışmak, Açıkhava'da sahnelemek. Sonra da Amerika'daki Türkler'e götürmek.
* Saçlarınızdaki değişiklik de bu projenin bir parçası mı? İnsanlara, 'Bu kadına ne olmuş böyle' dedirtmek istedik ve Yıldırım Özdemir'e gittik. Kızıl rengi çok seviyordum. Belimde olan saçlarımı kısa kesmeyi düşünmüyordum. Ama Yıldırım bir anda kesiverdi saçlarımı. Önce şok yaşadım. Ardından "Madem radikal bir şey yapacağız, rengi de öyle olsun" dedim ve siyaha döndüm. Yeni imajımla çektiğimiz fotoğrafları yurtdışına yolladım ve çok güzel tepkiler aldım. Bence yeni projeler için iyi bir başlangıç oldu.
* Hedefiniz nedir? Ben siyasal bilgiler okudum. Ailem diplomat olmamı istiyordu. Onlara, "Ben harika bir diplomat olacağım. Müzikal tiyatro yaparak ülkemi tüm dünyaya tanıtacağım" dedim. Şu anda Türkiye'de ekibiyle birlikte müzikal yazan bir başka sanatçı yok. Ya direkt tiyatrodan gelenler ya da alaylılar var. Benim dünyayı yorumlayabilecek bir altyapım var. Beni Lisa Minelli ve Bette Midler'a benzetiyorlar. Onların izinde yürüyorum. İstanbul Gelişim Orkestrası'nda solistken Garo Mafyan bana, "Sen çok iyi bir showgirl'sün" derdi. Türkiye'de hem dans eden, hem şarkı söyleyen, hem de müzikal oyunculuk yapan kimse yok, showgirl yok. Ben bu açığı kapatacağım. 2 ay Amerika'ya gidip birkaç wokshop'ta çalışanlar kendilerini müzikal tiyatrocu sanıyor. Oysa benim 1989'dan beri verdiğim bir emek var. Yarışım kendimle. Rahat ve iddialıyım. Hedeflerime de medya kahramanı olmadan, kaliteden ödün vermeden ulaşacağım.
* Türkiye'de bu kadar kalitesiz iş yapılırken inanıyor musun cidden kaliteyle bir yerlere varabileceğinize? Yeni imajımla ortaya çıktığımda "2 senedir nerelerdesiniz" dediler. Oysa tiyatrodaydım. Unutulma psikolojisine girip ortalıkta sarhoş dolaşmadığımdan yok olmuş sayıldım. Olaylara böyle dar bir çerçeveden bakılmasına üzülüyorum. Yolumuz çok zor ama insanların kaliteye aç olduğuna inanıyorum. Yeter ki arkamda beni bir mini eteğe harcamayacak mücahitlerim olsun. Şovumu izleyenler "Bu kız bizden" diyecek ve seyirciler arasındaki fısıltı gazetesi lehime işleyecek.
ECE SARUHAN - GÜNAYDIN
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|